|
ŞİİRİMİZDE 2000 UFUK TURU |
|
1999 yılının son iki ayı, çıkacak Akatalpa’nın koşturmacasıyla geçti. Yeni bin yılın milenyum gürültüleri de bitecek gibi değildi. Şiirimizin mutsuzları yani felâket tellalları fırsat bu fırsat deyip milenyum Godot’sunu bekler oldular. O gelecek, her yer güllük gülistanlık olacaktı!
Yeni yılla milenyum Godot’su gelecek; şiirimize neler yapacaktı, neler... Sihirli değneğiyle dokunduğunu değiştirecek, şiirimize yepyeni bir hava getirecekti! Umduk ve bekledik milenyum Godot’sunu. O ise, bir kar helvası bile yapıp koymadı önümüze...
Mart ayı geldi, bulabildiğim kadar, hatta daha fazlasını zorlayarak edebiyat dergilerini topluyorum. Dergiye gelenleri de sağ olsun arkadaşlar bana bırakıyorlar. İzlediğim dergi sayısı daha şimdiden 30’u geçti. İstanbul’a gidince birkaç tane daha bulurum sanıyorum.
Yılbaşından beri 1998 ve 1999 yılının eksik şiir kitaplarını toplama uğraşı veriyorum. Çok zor oluyor, bugün bile ulaşamadığım yayınlar var. Benim sıkıntılarım, milenyum Godot’sunun umurunda değil, pek öyle Türk şiirinin tatlısına tuzlusuna karıştığı da yok zaten! Birilerinin kafasına dank etti mi acaba? Kimse gelip şiirimizi düzeltmeyecek, saçının teline bile dokunmayacak, bu böyle biline!
Türk şiirini kurtarmak, değiştirmek, geliştirmek yine bizim babayiğitlere kaldı! Niye şaşıyoruz ki bu işi el değil, biz yapmak zorunda değil miyiz?
Nisan ayının ortalarına geldik işte, Akatalpa aksamadan gidiyor, bizim çocuklar belli bir düzen tutturdular. Dergide birkaç güzel şiir de çıktı işte.
Nisan ayı İstanbul sinema günleridir bizim için. Bu yeni şiir kitaplarını toplamama yarayacak. Nitekim öyle olmuş; ondan fazla şiir kitabı almışım oradan.
Mayıs ayında izlediğim dergi sayısı 40’ı buldu. Durum şiir açısından parlak değil. Dergilerdeki şair ve şiir adlarını her ay düzenli bilgisayara giriyorum, sonuç iyi değil. Dergilerden bir fışkırma çıkmadı, çıkmayacak galiba... Sürekli kötü şiir okumak, işkence... Dergilerden çok şey mi bekliyoruz? Birkaç iyi şiir yetmiyor mu bize?
İyi ki şiir kitapları var! Can Yayınları da şiir kitabı yayınına başladı. Ahmet Uysal dost; Acının Gümüşü’nü imzalayıp yollamış sağ olsun! Enis Batur’un Kanat Hareketleri hoş geldi. Vural Bahadır Bayrıl’ın Şer Cisimler’i mükemmel. küçük İskender’in Bir Çift Siyah Deri Eldiven’i çok iyi gitti... Oh be! Bir Trakya narası patlattım dayanamayıp : Oh be! Can Yayınları’nın genç şairleri, eh işte!
Mayıs ve haziran ayları bereketli oldu : E dergisi mayıs sayısında Arkadaş Z. Özger 2000 Şiir Ödülü’nü kazanan Sadık Yaşar’ın Güller Hattındayız kitabını armağan verdi. İşte size bir mutluluk kaynağı daha!
Somut imge kurmak zordur. Sadık Yaşar, bunu doğal bir biçimde yapıyor. Sonuçta çok değişik ve şaşırtıcı tatlar çıkıyor ortaya.
Celâl Soycan’ın Öyle Kal, Hüseyin Ferhad’ın tüm şiirleri; Kılıç İpekte Sınanır, küçük İskender’in; İpucu Bırakma Sanatı, Özdemir İnce’nin; Evren Ağacı ile Şiirde Devrim, Ali Cengizkan’ın; Şairin Nergisi kitapları yaz için sıraya girsin şimdi bakalım.
Şair Mahmut Temizyürek; cömertlik gösterip Kırlangıcım Paranoya kitabını yollamış, tatile çıktığım için kitap geri gitmiş, aldı beni bir merak, nedense her yaz böyle şeyler geliyor başıma. Temizyürek, geri giden kitabını, yeniden gönderince, önceden satın almış olduğum kitabını kızıma armağan etme mutluluğunu bağışladı bana...
Hayret, yaz ayları iyi gidiyor, dergilerde iyi şiir sayısı arttı. Bu arada incelediğim dergi sayısı 50’yi geçti. Çalışmalarım iyi gidiyor. Çok şiir yayımlayanlardan; Osman Serhat Erkekli, Hüseyin Alemdar, Yılmaz Arslan bu yıl iyi şiir çıkaramadılar, hayret!. Çok yazmanın sonucu mu? Yazmaktan okumaya zaman bulamıyorlar galiba! Yılı çerez şiirlerle geçirip gittiler!
Akatalpa’nın ağustos sayısı, neredeyse deprem özel sayısı gibi oldu. Cihan Oğuz’un Ay Tutulması şiiri, yazısının sonundaki kötü düzenleme nedeniyle harcanan şiirlerden oldu. Tüm okuyucular böyle bir yanılgıya çok kolay düşebilirler, uyarmalı arkadaşları...
Yaz aylarında; Metin Celâl – Sina Akyol arasında yeni şiir yayımlayan gençler için tartışma çıktı. Yaraya merhem olacak öneriler gelmedi bir türlü... Eylülde Akatalpa'’ın eki olarak gençler eki verdik derginin ortasında.
Piya ve Adam Sanat Yayınları bir dolu şiir kitabı çıkardılar : Refik Durbaş’ın Hatıram Olsun, Müslim Çelik’in Lirkuşu, Ali Asker Barut’un Ay Sözlüğü, Hakan Savlı’nın Go Dersleri adlı şiir kitapları gibi...
Ekim - kasım aylarında dergiler iyi şiirler yayımladılar. Biraz daha umudum arttı. Bu arada Akatalpa da üzerine düşen görevi yaptı. Şiirlerini izlediğim dergilerin sayısı 66’ya dayandı. Oldukça iyi bir liste yapabilirim sanıyorum; bazı dergilere geç de olsa ulaştım.
Sevgili dostum Hüseyin Peker; bu yıl övgüye değer epey şiir yayımladı. Başarılı bulduğum şiirlerinin yer aldığı Yer Bezinden Bir Köle adlı şiir kitabını imzalayıp göndermek nezaketinde bulunmuş. Derken; bu yazıya otururken Betül Tarıman’ın Orhon Murat Arıburnu Şiir Özel Ödülü’nü alan Kardan Harfler’i elime ulaştı. Sevindim elbette. Var olsunlar... Gönlümü aldılar... Teşekkürler onlara.
Bu yıl gezi turuna seçtiklerimde, kararsız kaldıklarım olmadı. Yalnız bazı şairlerin uzun şiirleri yerine, kısa şiirlerini seçmekten pek hoşlanmadım. Kendimi, bir tür alternatif tur listesi oluşturmaktan alıkoyamadım.
Ayrıca sayfaları tutumlu kullanmak yüzünden, yaş sıralamasında kaymalar oldu. Hepsi yer darlığından... Sakın başka yorumlara kalkışmayın lütfen.
Şairlere, şükürler olsun. Bu sıradan yazı bile, 2000 yılının ne kadar şiir dolu geçtiğini kanıtlamıyor mu?
Hepinize bol şiirli yıllar dilerim. Sağlıcakla kalınız, sevgilerle kalınız.
UFUK TURU GEZİ PLANI
İlhan BERK | Gülten AKIN | Özdemir İNCE | Hüseyin PEKER | Mehmet TANER |
1918 | 1933 | 1936 | 1946 | 1946 |
Metin GÜVEN | Arzu K. AYÇİÇEK | Azer YARAN | Sina AKYOL | Nuri DEMİRCİ |
1947 | 1949 | 1949 | 1950 | 1950 |
İzzet YASAR | Ayten MUTLU | Hüseyin FERHAD | Hilmi HAŞAL | Leylâ ŞAHİN |
1951 | 1953 | 1954 | 1954 | 1954 |
Serdar ÜNVER | İlyas TUNÇ | Çiğdem SEZER | Serdar KOÇAK | Betül TARIMAN |
1955 | 1956 | 1960 | 1961 | 1962 |
V. B.BAYRIL | Bejan MATUR | Mehmet Can DOĞAN | Nilay ÖZER | Onur CAYMAZ |
1962 | 1967 | 1969 | 1976 | 1977 |
Alternatif Tur Yolcuları
F. H. DAĞLARCA | Cevat ÇAPAN | Ahmet OKTAY | Enis BATUR | A. BUDAK |
1914 | 1933 | 1935 | 1952 | 1952 |
Yelda KARATAŞ | Arife KALENDER | Süha TUĞTEPE | Engin TURGUT | Akgün AKOVA |
1954 | 1954 | 1956 | 1957 | 1962 |
Seyhan ERÖZÇELİK | Adnan SATICI | küçük İSKENDER | Nazmi AĞIL | Altay ÖKTEM |
1962 | 1962 | 1964 | 1964 | 1964 |
F. ÖZDEMİRCİLER | Hakan SAVLI | Derya ÇOLPAN | Halil GÖKHAN | Didem MADAK |
1964 | 1965 | 1967 | 1967 | 1970 |
Özlem TEZCAN | Serap ERDOĞAN | B.BALCI | A.YEŞİLYURT | H.KIRAN Ö.SEZER |
1972 | 1975 | ..... | ..... | ..... .... |
2000 Yılından Yüz Şair ve Şiiri :
1914 F. H. Dağlarca | “Yansıma Sürez” | Milliyet S. Eki |
1918 İlhan Berk | “Poetika”, “Keçiyolu” | Adam S. 176 |
| “Ölüyü Aşağıda Bıraktık” | Kitap-lık 39 |
1929 Halil İ. Bahar | “Yapım” | E 16 |
1933 Gülten Akın | “Dalgıç” | Kitap-lık 42 |
| “Teşekkürler Hayata” | Milliyet S. 486 |
1933 Cevat Çapan | “Nerede Bizi Seven Kızlar” | Adam S. 177 |
| “Sıradan Bir Gün” | Milliyet S. 485 |
1933 Ahmet Necdet | “Corona Fantastica I-V” | Varlık 1117 |
1935 Erdoğan Alkan | “Yatağımın Mutfağımın ...” | Varlık 1116 |
| “Öteki” | Varlık 1111 |
1935 Ahmet Oktay | “Sayfada Gördümdü ... | ”Milliyet S. 486 |
| “Aynı ve Değişken” | Kitap-lık 44 |
1936 Özdemir İnce | “Lütfen Cevap Veriniz - 4” | Varlık 1113 |
| “Lütfen Cevap Veriniz - 7” | Gösteri 219 |
1936 Hilmi Yavuz | “Veda ve Yolculuk” | Varlık 1117 |
1938 Ahmet Uysal | “Söylemiştim, Sana ...” | Bahçe 19 |
| “Yılan Yılı Şiiryeri” | Ed. ve Eleş. 48 |
1939 İhsan Üren | “Yanık”, “Maden” | Akatalpa 6, 7 |
1942 Ataol Behramoğlu | ”İlkbahar” | E 16 |
| “Bazı Sözcüklere Gazel” | E 16 |
1942 Hüseyin Atabaş | “Şiirin İki Hali” | Şiir Odası 3 |
1943 Süreyya Berfe | “Canım Sıra Büyülü ...” | Kitap-lık 42 |
1943 Sennur Sezer | “Öfkeli Bir Ozana ...” | Varlık 1115 |
1946 Nihat Behram | “Uçup Giderken Şiirler” | E 11 |
1946 Hidayet Karakuş | “Ödenmez” | Varlık 1117 |
1946 Hüseyin Peker | “İşini Kaybetmiş ...” | Bahçe 20 |
| “Sevgi Ormanı” | Defter 40 |
1946 Mehmet Taner | “Kumsalda” | Defter 41 |
| “Patetik Uvertür” | Şiir Odası 4 |
| “Büyülü Delta” | Kitap-lık 39 |
1947 Ahmet Ada | “Genç Ölene Ağıt” | Bahçe 20 |
| “O” | Gösteri 220 |
1947 Metin Güven | “Kedi Kılından Hırka” | Akatalpa 11 |
| “Kül” | Akatalpa 8 |
1949 Arzu K. Ayçiçek | “... Ve Ötekiler” | Bahçe 20 |
| “Bir Yüz, Bir Yaşam” | Damar 108 |
1949 Hayati Baki | “Boyalı Bulut Oy... XIII” | Akatalpa 1 |
1949 Azer Yaran | “İşkencede Ölenin ...” | Bahçe 20 |
1950 Sina Akyol | “Taşlar” | Kitap-lık 43 |
| “Ağaçların Kuşların ...” | Akatalpa 2 |
1950 Nuri Demirci | “Huruç” | Şiir Odası 10 |
| “Eklem” | Est / Non 3 |
1951 Tahir Abacı | “Bataklıkta Bir Gece” | Defter 40 |
1951 Gültekin Emre | “Deli Fişek Anılar” | Akatalpa 8 |
1951 İzzet Yasar | “Göstermelik”, “Hızar” | Defter 40 |
1952 Enis Batur | “Olsam Olamam Sonesi” | Defter 39 |
| “Kiraz’ın Ninnisi” | Öküz 07 |
1952 Abdülkadir Budak | “Travma” | Varlık 1108 |
| “Şakalar” | Milliyet S. 485 |
1953 Metin Cengiz | “Şarkı – 3” | E Şiir 2000 |
| “Şarkı – 11” | Varlık 1117 |
1953 Şükrü Erbaş | “İtiraz” | Varlık 1117 |
| “Ağır Akşam” | Defter 40 |
1953 Tarık Günersel | “Giuletta e Romeo” | Adam S. 179 |
1953 Ayten Mutlu | “Femina” | Bahçe 19 |
| “Kar Taneleri” | Varlık 1113 |
1954 Veysel Çolak | “Sapı Kırık Çiçek” | E 13 |
1954 Salih Ecer | “Onat’a Güller ...” | Defter 40 |
1954 Hüseyin Ferhad | “Dimaşk Osmanlının ...” | Varlık 1113 |
| “Yolunu Şaşıran Kral” | Şiir Odası 7 |
| “Çakal Yıldızı” | Varlık 1118 |
1954 Hilmi Haşal | “İmgegül Masalı” | Akatalpa 2 |
| “Isırganotuna Sitem” | Defter 40 |
1954 Yelda Karataş | “Enel Aşk” | Uç 7 |
1954 Arife Kalender | “Heykelimin Memesini ...” | Bahçe 19 |
| “Yağmur Ormanları” | Bahçe 21 |
1954 Leylâ Şahin | “Derin Dondurucu” | E Şiir 2000 |
1955 Osman S. Erkekli | “Sana Aşka ve Ölüme ...” | Bahçe 20 |
1955 Serdar Ünver | “Lirikler”, “Çember” | Akatalpa 1, 7 |
1956 M. Temizyürek | “Abartılar” | Defter 41 |
1956 Süha Tuğtepe | “Dörtyanı Yüzümyüzlü...” | Adam S. 177 |
| “Çivi” | Kunduz Düşleri 4 |
1956 İlyas Tunç | “Enkidu” | Akatalpa 10 |
| “Molekül” | Pencere 20 |
1957 Yunus Koray | “Sanki Hiç” | Ed. ve Eleşt. 48 |
1957 Engin Turgut | “Tanrım!” | Bahçe 18 |
| “Kırmızı” | E 15 |
| “Sevgilim Beni Nar Yap” | Uç 6 |
1958 Ahmet Erhan | “Resimli ‘Ahmetler’ Tarihi” | Öküz 01 |
1959 Osman Hakan A. | “Sır” | Gösteri 223 |
1959 Cezmi Ersöz | “Artık Sokağa Çıkabilirsin” | E 20 |
1959 Akif Kurtuluş | “Ukde ve Heves” | Öküz 03 |
1959 Sadık Yaşar | “Orda Kalsaydın” | Güller Hattındayız |
1960 İhsan Deniz | “Hurûfî Melâl” | E Şiir 2000 |
1960 Çiğdem Sezer | “Oğulotum”, “Parantez” | Bahçe 20, 18 |
| “İlk Kar Çiçeği” | Ed. ve Eleş. 48 |
1960 Cem Uzungüneş | “Koruk” | E Şiir 2000 |
1961 Turgay Kantürk | “Sis İçin Şarkı...” | Adam S. 171 |
1961 Serdar Koçak | “Resneliyle Her Yaz” | Uç 7 |
1961 Yılmaz Odabaşı | “O Analar O Anılar O ...” | Öküz 10 |
1961 Zeynep Uzunbay | “Duruş” | Varlık 1119 |
1962 Akgün Akova | “Aslı” | Varlık 1112 |
1962 Hüseyin Alemdar | “Manolya Vakti” | Şiir Odası 10 |
1962 Vural B. Bayrıl | “Satıhta” | Est / Non 3 |
1962 Seyhan Erözçelik | “Ana Zaga” | Kitap-lık 43 |
1962 Adnan Satıcı | “Uyandım İşte” | Kunduz Düşleri 5 |
| “İyi Gidiyorum...” | Kunduz Düşleri 4 |
1962 Betül Tarıman | “Ferit Bey” | Varlık 1118 |
| “Küçük Bahçe Sokağı” | Bahçe 20 |
1963 Cihan Oğuz | “Ay Tutulması” | Akatalpa 8 |
1964 küçük İskender | “Anneler Oğullarını ...” | Adam S. 178 |
| “Leyla”, “Romeo” | Adam S.170,171 |
| “Mana Fatihi” | Varlık 1108 |
1964 Nazmi Ağıl | “Yasak Aşka Sone” | Kitap-lık 44 |
| “Değişmez Aşka Sone” | Kitap-lık 44 |
1964 Osman Olmuş | “’Olmuş’ Bebek” | Şiir Odası 8-9 |
1964 Altay Öktem | “Kuşlarım Üşüyor” | Milliyet S. 486 |
| “Kendimi Gömüyorum...” | Öküz 02 |
1964 Faize Özdemirciler | ”Bir Masumiyet ...” | Akatalpa 8 |
1965 Yücel Kayıran | “Merdiven” | Defter 40 |
1965 Nakan Savlı | “Oce” | Adam S. 174 |
1967 Türkân Yeşilyurt | “Halisünasyon Çiçekleri-1” | Şiir Odası 8-9 |
| “Tutkular – 14” | Şiir Odası 6 |
1967 Derya Çolpan | “Sabah Suları” | E Şiir 2000 |
1967 Halil Gökhan | “Zaman” | E Şiir 2000 |
1967 Bejan Matur | “İnci” | Öküz 05 |
1968 Yılmaz Aslan | “Ey Tuğrası Yıkık Han” | Şiir Oku 27 |
1969 Mehmet C. Doğan | “Karakamu” | Defter 40 |
1969 Emel İrtem | “Çarıklı Deniz” | Varlık 1119 |
1969 Selim Temo | “Radar Otelinin Uğultusu” | No Dergisi 3 |
1970 Didem Madak | “Siz Aşktan N’anlarsınız...” | Öküz 12 |
1972 Özlem Tezcan | “Kimlik” | Bahçe 19 |
1973 Tuna Kiremitçi | “Kaçkın” | E Şiir 2000 |
1974 D. Dirlikyapan | “Ben Yapamadım ...” | No Dergisi 3 |
1975 Serap Erdoğan | “Pörsüyen” | Şiir Odası 4 |
| “Çıban” | E Şiir 2000 |
1976 Nilay Özer | “Leş Gibi Bakire” | Varlık 1117 |
| “Sanatoryum” | Adama S. 174 |
1977 Onur Caymaz | “Cansever’in Daktilosu” | Şiir Oku 24 |
| “Mızıka” | Şiir Oku 27 |
1978 Zeynep Köylü | “Aynam Uyuyakaldı” | Bahçe 18 |
........ Zeynep Aliye | “Aynada Düello” | Damar 110 |
........ Bayram Balcı | “Dalda Bir ...” | Defter 41 |
........ Hüseyin Kıran | “Bana Bazen Kelimeler ...” | Defter 39 |
........ Müslüm Yücel | “Göl” | Agora 5 |
........ enderemiroğlu | “Beni Ağlıyorsun...” | Defter 39 |
........ Adem Yeşilyurt | “Hiyerarşi” | No Dergisi 3 |
........ Özlem Sezer | “Yamçı” | Papirüs 42 |
| “Lezginka” | Kunduz Düşleri 5 |
........ Nur G. Sedef | “Kadınlığın Kadar” | Defter 41 |
| “Olmadı, Olmadı” | Kunduz Düşleri 5 |
1- İlhan BERK (1918)
Berk Usta; 2000 yılı Türk şiirine ‘Bazilika’ şiirini dikilitaş olarak armağan etti. Dur durak bilmedi : “Poetika”, “Keçiyolu”, “Taşlar” gibi başka güzel şiirler de yazdı. Eline sağlık Usta...
ÖLÜYÜ AŞAĞIDA BIRAKTIK
Uzun uzun okudum bütün gün.
Sesleri, ağırlıkları kaydettim.
Köşeli biçimlerin bilgisine çalıştım.
Bir semender her gün keserdi önümü,
Durur bakardı, durur bakardım.
Gördüğünün ötesini gördüğünü söylerdi,
Hem anlıyordum, hem anlamıyordum.
Akşamın ve eğrinin tarihini karıştırdım
Sonra. (Ama burda susulur ancak.)
Bir ses ölüyü aşağıda bıraktık
Biz yukarda yattık diyordu.
Baktım uyuyordu ölü, benim gibi
Hiç unutmam. Görüyordu, hiç unutmam.
Her şey üstüne okudum, gittim geldim her
Şeyle. Tanımlamak doğanın işi bıraktım.
(Kitap-lık 39, Ocak-Şubat 2000)
2- Gülten AKIN (1933)
İçebakış yöntemini, ‘Dalgıç’ şiirinde ne güzel işlemiş, sevgili Akın.
Bir ilkokul çocuğu neşesiyle yaşam sevincini dile getirdiği “Teşekkürler Hayata” şiirinin cıvıltısı bir türlü kulaklarımdan gitmedi yıl boyu...
DALGIÇ
Giyindim. Yittiğim bilmezler. Görünmem
dibe indim, yeşil düşler yosunlar
düşkırıcılar da ardımda
yüzey ince, dokunsalar kırılır
toplayamam kalsın orda
Dönmem bana kalsa, kendim amfora
kimlerin serüvenine girdiğimi
unutsam isterim yukarda dışarda
böyle sessiz deniz ikimiz
düşkırıcılar da ardımda
belki daha sonra bir başka sefere
dönerim sessiz
görmezler göstermem
batık kalırız
(Kitap-lık 42, Temmuz – Ağustos 2000)
3- Özdemir İNCE (1936)
İnce’nin dergilerde şiir yayımlaması yeni kitabına bizi hazırlar gibiydi.
Adam Yayınları’ndan, önce Evren Ağacı adlı şiir kitabı, ardından da Şiirde Devrim sökün etti!
“İnsan etinden yapılmıştır yollar” Biraz da beyninden değil mi? Biz, işte bunu hep unutuyoruz.
LÜTFEN CEVAP VERİNİZ
4.
Bir uçuruma eksem tohumumu :
Bu bir yabayla harman savurmaktır
havanın tavı uygun olunca.
Havanın tavı uygun olunca
bir gün yağmur olup yağacağım
barışacak benimle çölün ağzı.
Barışacak benimle çölün ağzı,
son yolcusu olacağım bütün yolların
bağışlanacak varsa bütün suçlarım.
Bağışlanacak varsa bütün suçlarım,
geçmiş ve geleceğim bir rivayet,
dünyanın ses ve öfkesi olacağım.
Bir uçuruma eksem tohumumu,
katran uykulara dalsam bir döl yatağında,
uyusam ve uyansam : Yol sıfır!
(Varlık 1113, Haziran 2000)
7.
İnsan etinden yapılmıştır yollar
ne kadar döşersen o kadar gidersin
şansın varsa bir çölden de geçersin.
Kim ki bir yolda sıratsız kalır,
çocukluğunu yitirmiştir bir dönemeçte,
ama neye yarar yolun dönemeç yoksa?
Kim kimin elçisi olacak bakalım,
kim kimi kutlu kılacak çile yolunda,
büyükler küçüğü, ayaklar başı?
Her adım veda yerine geçer yolda,
insan haç biçiminde açar kollarını
kucaklamak için düşlerini, varsa.
(Gösteri 219, Mayıs 2000)
4- Hüseyin PEKER (1946)
Çok çalışkandı çok... Ayrıca oldukça iyi şiirler yayımlayan birkaç kişiden biriydi Peker.
Om Yayınları’ndan “Yer Bezinden Bir Köle” adlı şiir kitabı yayımlandı.
İŞİNİ KAYBETMİŞ ŞAİRİN ÖLÜMÜ
Yıldız hücreler yarattım ölmeden önce
taşınırım diye kazandığım mallar içine
el yazısı ile sattığım dükkânlar
yok ettiğim kitaplar, köklü şiirler bıraktım
onların küllerini sordum yaratıcı bedenime
kravatımı ters bağladım, bundan kime ne!
İnanılmaz paralar, işini kaybetmiş
şairin mal defterine : Vurdum, saydım
Tozunu attırdım Akdeniz’in, Kızıl Deniz’in
sızıntım çevreyi kokutan bir beyaz taş üzerinde
Beni yıkadınız, sonra örttünüz, gerisi bilmem ne!
Direksiyon mu? O benim işte :
Dünyamı döndüren, kil içeriği bir toprak üzerinde
İyi ki örttünüz; küçüldüm, yaşarken görmedim
ne ne ne!
Mercan kayalıklarda yüzdüm
o insan yavrusu yüzgeçlerle
kanat çırptım, uçtum, aştım silikon vadisini
Bir kuştum, bir büyük balık : fil foku
Benden iyisi mi vardı bulut üstünde?
dalga sırtında, yürüyüşlerde ve izinlerde
Görmediniz, ömür biçtiniz
Sonra üstüme basmak için toprak örttünüz
Hepsi bu işte!
Sormayacaklar şimdi de : Nereye gittin, neydin?
Tehlike bağımlısı hadi sen de...
Kağıt geri dönüyor yaz artık
İstenmeyen sayfaları, kalan dürtüleri
Ben sendim, bu ölü kim?
doğrusu yaşamak isterdik hep birlikte
(Bahçe 20, Sonyaz 2000)
5- Metin GÜVEN (1947)
Bu yıl yayımladığı şiirlerde; özlü ve yerinde eksiltmeler yaparak şiirini yoğunlaştırmanın yolunu daha kolay buldu Güven.
Ölen kedisine yazdığı aşağıdaki şiir, bunun başarılı bir örneği.
KEDİ KILINDAN HIRKA
Güle güle Junior
Bilinmiyor
Deniyor ki; Hiç uğramadı buralara
Kurutulmuş kayısı renginde gözleri vardı oysa. Beş bacaklı bir
Sehpanın üzerinde uyurdu geceleri. Ve insana sürekli soyulmuş
[bir patlıcan
Gibi bakardı.
Savaşkan bir rüzgârın ıslıklarına karıştı.
Düğmelerini ilikliyor şimdi dünyanın
Ve geniş yığınlar arasında, belki de bir ikindi pazarında
“Keçi derisinden şemsiye”(x)
Kedi kılından hırka
Satıyor artık.
Korkak ve kederli.
(x) Saint-John Perse, Şiirler, Tan Yayınları, Sayfa 64
(Akatalpa 11, Kasım 2000 )
6- Mehmet TANER (1946)
Antalya Altın Portakal Şiir Ödülü doping etkisi yaptı. Çalışkandı, yıl boyu iyi şiirler üretti.
PATETİK UVERTÜR
1/
Ben açmasam ağzımı,
Kırlangıcın, susacak
Sonsuza kadar acısı!
Çepçevre avlu duvarında
Çepçevre susacak :
Kirecini yel kaldırıp
Kucağına ayazların üşüştüğü
Acı acı taşlar-
Ve talan yeniği bahçede
Kalbi taş gibi düğümlü
Kolları yıkık vişne.
Ben açmasam ağzımı, susacak
Yıkılmış bir yarısı-
Zerdalisi sade dal, yaprak,
Çiçeği geçmiş
Yabanıl kayısı.
Saçaklarda ıslak
Kanlı güz-
Taşınmış bir hayal, nice hayal
Camlarda-
Kaybolan uzak camlarda birer sır!
Sırdır, kasırgaların döne döne
Uğuldadığı binlerce sine :
Bir soluk olsun kahraman kesilmemiş
Hiçbiri, kimsenin gözünde :
Susacak, kayalıkta kartal gagalı
Bir acılı usun
Ve susabilme cesaretinin, bilge
Dişlileri arasında, sebil-
Çapraz ateşle yaralı, her gece.
Açmasam ben ağzımı,
Açmaz, istiridye,
2/
Sandukalardadır bahar-
Döner gülağacında
Avunmasız rüzgârlar.
(Şiir Odası 4, Nisan 2000
7- Azer YARAN (1949)
İnsanlık suçu olan işkenceyle savaşmak için, iyi şiir yazması çok önemliydi...
İŞKENCEDE ÖLENİN MONOLOĞU
birazdan yüreğim patlar
kanımın parça etkisi - - can şarapnelleri
öldürümün yüzüne fışkırır
kırmızı sağanağıyla yağar aşkım
aşkımı bedenimden ayırın
en son soluğumun hışırtısında
şarkımdan hecelere rastlanır
şarkımı benden ayırın
tenimde acı
ruhumun denetiminden kurtulunca belirir
acıyı tenimden ayırın
aşkım şarkım ve acım
sılada dere gölcüklerine değin inen
bir küçük buluta gömülsünler
iyi adamların ve iyi kadınların
sevincine dönüşsünler
yağmur damlalarında
(Bahçe 20, Sonyaz 2000)
8- Arzu K. AYÇİÇEK (1949)
Ayçiçek, bizim ve dünyanın önceleri pek duyarsız kalıp geç uyandığımız Kosova kanaması üzerine duygularını çok iyi dile getirmiş. Şiirde diyalog kullanımı oldukça zordur. Ayçiçek, bu zorluğun üstesinden başarılı bir biçimde geliyor.
BİR YÜZ BİR YAŞAM
I
iyi bilirim demiri kendi kalbimden,
diyor, kolları savaş artığı
tornacı Hoska
yüzünün atlasında bir çöl oturur.
orada vuruldu kardeşim Durdica
çek ellerini kızımdan, diyordu annem–
anne ağlama... ağlama anne,
Kosova dağlarında neyimiz kaldı.
II
güller açmaz mermi değen toprakta
bana güzel şeylerden sözet ey insan
ayrılık hep hüzündür baştan ayağa
–unutma, her yara kendine kanar.
yüzleri suya düşer kadınların
gölgesi bukle bukle kan
suda bir çocuk çırpınır gözleri gurbet
nerden geldin a çocuk
hangi dağın gülüsün
böyle ürkek
göğ / s / ünde kanatsız kuş...
bana geldiğin yerlerden sözet
yıkılan çocuk yüreğinden
bu dağlar böyle dağlar
daha çok var geç ölmeye
(Damar 108, Mart 2000)
9- Sina AKYOL (1950)
Şiirini dar alanlarda sıkıştıran Akyol, tıkanıp kendini yineleyecek dediğim günlerde; ne yapıp ne edip bir biçimde sıyrılıyor işin içinden! Bu kez de toplumun kanayan yarası mayınlara uzanarak iyi bir şiiri toplumun duyarlığını harekete geçirmek için kullanıyor sevgili Akyol...
OĞUL Kİ YÜRÜDÜ
Tay tay diyorduk,
gülüyorduk, oğul
da gülüyordu.
... Seğirtip
şakrak gitti.
Bahtı açık-
olsun dedik.
(...)
Oğul ki uzak
yurda gitti.
... Seğirtip
şakrak gitti.
Cesur mayında
cesur gezindi.
İki bacağıyla
ömrü eksik.
(Şiir Odası 6, Haziran 2000)
10- Nuri DEMİRCİ (1950)
Yeni yılda Akatalpa’da sık göreceğimiz bir şair olacak Demirci. Soluklu şiirine eşkin at, geniş alan buluna...
ESKİ ÇARŞI
döşe evini
ısmarla
uzaklaşan kızlara
gece için kor ağız
bahçeye yediveren
atlar için dar meydan
ısmarla
yoldan geçen delikanlıya
dağlar için derin ses
toprağa akça tohum
ufuk için diri tay
aradığın bende yok
de
dönüp duran arıya
(Est X Non 3, Mart-Nisan 2000)
EKLEM
ben
ek
im
bana
iğreti bir yanım
öbür yanıma
yüz yüze gelince
benle ben
iki derin dehliz
iki ırak aynada
yamanırken
bir yanım bir yanıma
iğnenin ardında
ip
ince bir kanama
tek
im
ben
fotoğrafta
gülerken bir yanım
duruyor içimde
simsiyah ağzıyla arabım
(Est X Non 3, Mart-Nisan 2000)
11- İzzet YASAR (1951)
Defter dergisinin 40 ve 41. sayılarında aynı şiir, acaba gözümüze sokmak için mi iki kez yayımlandı? Teknik bir gaf mıydı yoksa? Her neyse, bilmeden yapılmış bir güzellik işte! Sizce, bu şiir İkinci Yeni kokmuyor mu?
GÖSTERMELİK
sofrası kalkmış bir halk sallan bullan
alır komut derin gömük babadan
verir aptesini ayrıksıya
şerefli mezun sekiz eylüllerden
kornalarla değiştirir göstermelik
bir donizetti kuklası yakar seyrine
değnek sopa yollarda hamambabaları
kendi tasvirine alıkmış karacavcavlar
hayal kepenkleri ölü gözüne fingir kapalı
aşka işte yine yer yok kıya boyunda
yılgı akız caddelerinde yokmeydanlarında
italyan yokuşunda tek cartada kaçgun havası
hepimize yakın tarihte nice kolkurçak
devletin düdüğüne bas tutarak
desturun bir fasıl da böyle geçmiş olsun
(Defter 40, Yaz 2000)
12- Ayten MUTLU (1952)
Mutlu, bir silkindi, pir silkindi. Bu yıl, önce çok güzel çeviriler yaptı. Dergileri şiirleriyle doldurdu. Etkindi ve iyi şiirler yazdı.
Birkaç güzel şiirini anımsıyorum : “Gölgeler ve Kanatlar”, “Unutma”, “Ölüm Gibi”, “Femina”...
KAR TANELERİ
ellerinden yağardı
en güzel yalanından dünyanın
bedenimde titreyen kar taneleri
hangi sevişme bir vedadan daha uzundur
nedir ki aşk çağımızda bir merhabadan başka?
demiştin ya, aşk
kış yorgunluğu gibi yürürken aramızda
bir merhaba yeterdi güneşi ısıtmaya
gecenin gömdüğü gümüş bir yıldız gibi
mermer bir unutuşun mücevherine
bağışladım kar sesini
yüreğinde
donup kalmış kışın merhametine
kurudu bir içdeniz, güneş çekildi
bir mevsim gözlerini bırakıp gitti
kar kokan bir rüzgârı çıkarıp sandığından
derken bir “merhaba” sildi kendini
içimdeki ülkelerin haritasından
gecenin gömdüğü gümüş bir yıldız gibi
öyle sevdim ki, unuttum sevmeyi
bağışlamaz beni artık hiçbir hatıra
(Varlık 1113, Haziran 2000)
13- Serdar ÜNVER (1955)
Şahane tembel kardeşimiz, bel ağrısından ve içki masasından kurtuldukça iyi şiirler yazıyor. Bu şansı çok az yakalasak da, bu bile bizi mutlu etmeye yetiyor.
‘Çember’ şiiri, kader çemberi inanışından, çocuk çemberine uzanan geniş tayfıyla çok iyi bir şiir bana göre...
ÇEMBER
Sen peşinde çocuğum
Düşlerim yara bere
–Öper zaman, sağalırsın!
Niye herkes hem ebe
Hem de gizli kendine?
–Oyunda çoğul varsın!
Ya bu çember, durmadan
Dönüp duran içimde?..
–Senden başka kim kırsın!
Ne büyükmüş taşlarım
Sığmıyor sapanıma...
–Bırak başın vuradursun!
Bırak başın vuradursun!
Bildim, geçmiş bir oyun
Yaşlandıkça oynarım;
Belki sobe ölüme
Belki kama, yanarım!
(Akatalpa 7, Temmuz 2000)
14- Hüseyin FERHAD (1954)
Büyük ve derin bir şiirin çalımını aldı Ferhad; geniş bir coğrafya ve derin bir tarihi geçmişte dolaşıyor. Çok başarılı... Bizim iklimimiz, dilinde ve gönlünde...
YKY’de bu yıl, tüm şiirleri Kılıç İpekte Sınanır adıyla çıktı.
DIMAŞK OSMANLI’NIN BİR EYALETİYDİ
DEDİM HİRAM’A
İçimi hafakanlar basar
kazara gözlerimi yumsam,
mümkün mü Şam’da
bir gece olsun uyumam
Ne kaşınmış bir yara
ne verilmedik bir selâm,
değil, ikisi de değil
üstüne alınma Hiram
Tıka basa yıldız dolu
gökyüzü yine bu akşam,
sanırsın bülbül çilemekte
mihnetimi Söz’e vursam
Yarın yirmibir Mart
güya umumî bayram,
Partların hatırı kalır
şimdi kalkıp Medlere katılsam
Hayat hikâyem gülünesi
döngüsel bir ‘dram’,
dokunmadan Yemen’e, Hatay’a
meramımı anlatamam
Akla ziyan bir mehtap
başımı dışarı uzatsam,
peşi sıra çağıran uzaklara
aşka benzer bir gam
Remle gelir mi acep
nehir kıyısına çağırsam,
sıyırıp tiftik ehramını
döl yatağını efsunlasam
Şam iliklerine kadar sarhoş
bencileyin sırılsıklam,
tüm yıldızları çöle dökülür
iki el kurşun sıksam
Yollara düşsem veya
sürsem cipimi açıl susam,
tekmil Ceziretü’l Arab’ı
tekrar topraklarıma katsam
Yoo, bu kadarı da fazla
kaldır sofrayı Hiram,
şart olsun bir daha
Suriye’ye ayak basarsam
(Varlık 1113, Haziran 2000)
15- Betül TARIMAN (1962)
2000 yılı Orhon Murat Arıburnu Şiir Özel Ödülü’nü kazandı. Hera Yayınları’ndan Kardan Harfler adlı şiir kitabı yayımlandı.
FERİT BEY
elleriniz ferit bey
ellerinizi seviniz
topuklarınızla ezdiğiniz gül
fotoğrafta üzgün duruyor
sen azalıyorsun orada öyle
evin hanımı eski bir pul gibi
ama gözleriniz ferit bey
gözleriniz sizin de bildiğiniz
biraz Ayhan Işık
sınanmaktan az biraz
ölmesin bir mavide
kar yağıyor dalgınlığınıza
ölü bir asker sesi gibi
geçiyorum içinizden
ölü bir asker sesi kadar
acemi ve rütbesiz
bazen içim bir uçurum
bazen sen solarken orada öyle
ama siz yine de
yine de siz
aşk manzaralı bir evde
nihal hanım’ı sevmiştiniz
(Varlık 1118, Kasım 2000)
16- Hilmi HAŞAL (1954)
Hilmi, şiirini yaşamındaki büyük değişikliklere karşın titizlikle korudu. Şiirini, kötü etkilerden sakınıp uzak tuttu. İnanıyorum, artık gerisi kolay gelecektir. “Isırganotuna Sitem” de güzel bir şiirdi.
1993’te Altın Koza Ödülü’nü kazandığı Son Siren Kuşu da nihayet Altın Koza Yayınları’ndan çıktı.
İMGEGÜL MASALI
kal
ve kendi cesedime yaktığım mumu gör, dünya için
evet ben yaktım, naçiz kul; tanrı üflesin
öyle olmasa da bilme hakkım doğsun, sorayım ışığa
sıradansam – sıradaysam ‘söz’e aday : is kimin işi
kimin kılıcı, rüzgârı taşkın aşk, öyle yakıcı, keskin...
kimin efendisi bu imgegül, ıslak yaprağıyla
düş bulutlarımı aralayan, dönüşüme yol açan deli iz...
kal
ölümü kardeş seçiyorum hayata, tez gelişini gör
kötürüm kurguyu onaracakmış gibi; tanrı üflesin
köz cesedime gir de oku : sevişmek de neyin nesi
demeden dünya için, yapışkan aşk işte, en acı resim
rengârenk tuval; yinelenmektir sevişmek, dirim hıncı
dünya için kölesi olayım, imgegülün beli gelsin...
sokulmamla, bir çiçek kökünden irkilsin, kıskanç gibi.
kal
ben kundakladım kuşkuyu, kül olup eksilsin resimden
öyle gideyim, beden fani – şiir bengi; doğursun falımı
zaman mağarasına sığınmış yarasalar tanığım, pırlasın
an ki ilk nefestir, ama akışkan aşk işte, durmak bilmez
yalım, is-im’i yükseltiyor tavanına tanrının, yenik tinim
kâbusuma tütsüler döksünler, imgegül okşarken uykumu...
ellerimi göbeğimde bağlasınlar; her aşktan bir ceset çıkar
nasılsa
ve binbir masal
dinlemeye kal sen...
(Akatalpa 2, Şubat 2000)
17- Leylâ ŞAHİN (1954)
Anzelha ve Doğu şiirlerinden sonra...
Şahin’in yolu ve zamanı; şiire ulaştıran acılara mı vardı acaba?
DERİN DONDURUCU
bazı şiirlerin zamanı hep yenidir bazı kitaplar bazı kentler
gibi terli
nehirler boyunca gider bir kuşluğa varmak için
güneşin altında oturur kayalarda ve göğe yakın yerleri süt
kokar
akan suda yıkanan yorgun ay geceden çıkıp usul usul
çimenlere gider yapraklara ve rüzgâra çevirir
gecenin gövdesini
açar uyumlu sessizlikte
acıyı çeker toprak havalandırır
saflıktan kurulu uygarlıkta
nasıl geçerse yaz öyle geçer gövdenin denizini
sabaha kadar sınayan rüzgâr
nehirlerin terli sesidir donmadan bulanmadan akan
Y harfi gibi zamanın yatağından kayayı söküp alan
ateşin sesi
karların sesi
bazı şiirlerin zamanı olgunlaşmış yürek gibi acıdan geçer
geceden
yıldız ağrılarından
hiçbir şey unutulmaz güneş altında her şey sırasını bekler
her şeyin dünyası yenidir güneşle bir kez yıkılmışsa insan
aşka düşürür yolunu taşa toprağa tahtaya kâğıda
suya düşürür
ağrıdağı’nı gördüğüm gün türkçe’ye çevirdim acılarımın
cümlesini
(E Şiir 2000, Kasım 2000 eki)
18- İlyas TUNÇ (1956)
Tunç, “Savrulmalar” ve “Sözler” şiirleriyle önemli bir aşamayı da geçti. Çalışkandı, birçok dergiye yetişmeye kalktı. Niteliği düşürmedi, genelde şiirleri iyiydi.
Düşünce şiirinde de başarılıydı Tunç; “Enkidu” yılın sayılı iyi şiirlerinden biriydi.
MOLEKÜL
Yeryüzü! Biricik hücrem! Özgür ülkesi bakterilerin!
Maya ekşidi. Başladı kaynama. Benim de çorbada tuzum
bulunsun, diye büründüm bir molekül kılığına. Zaten
nedir ki insan molekülden başka. Bütün moleküller sahip
çıksın atomlarına.
Derken bir kıyamet, bir karmaşa. O narsist aşk : Eşey-
siz çoğalma! Ey çırpındıkça çeperlerini zorlayan
çekirdeksiz zar! Ölüm ki şaşmaz pusula. İzle onu. Böl
ve parçala. Böl ve parçala kendini. İkizim ol.
Sonra birlikte ölü sulara, katı atıklara, kokuşmuş
leşlere. Çürüyen ne varsa çürüsün varsın. Çürümek her
şeye bir çözümdür aslında. Yaşamsal olan karışır o
zaman toprağa. Yeniden o spiral kaynama! O sonsuz buharlaşma!
Kim bilir hangi büyüteç büyütür şimdi beni? Ama büyür
müyüm ben o büyüteç altında. Hayat bu! Yanılsama.
Cüceler ve dev ayna. Aynalar da tozlanır birgün unutma.
Dedim ki nedir insan yitik bir molekülden başka!
(Pencere 20, Ocak-Şubat 2000)
(Savrulmalar adlı dosyadan)
19- Çiğdem SEZER (1960)
Deprem öncesi Adapazarı’nda çalışan Sezer, 17 Ağustos depremini en acılı geçirenlerden. Düzeni değişti, kolay değil. Gecikmeli de olsa geçmiş olsun deyip sabırlar diliyorum kendilerine.
Geleneksel ağıt düzenini anımsatan aşağıdaki şiirini bu nedenle buraya aldım.
OĞULOTUM
o senin ıhlamur duruşun
oğulotum bal köpüğüm
evler kapılar boyu
boynundaki kuğuyu
besleyip doyurduğum
o senin çarşı pazar duruşun
yıldız ağdı, öldü ikizin oğul
ne musalla ne selâ
göğsümdeki yırtık büyüdü
dal boyun toprak oğul
kılıçları kinle parlak
yürekleri pıhtı kan
çukur kazıyorlar oğul çukur kazıyorlar
hiç durmadan
gözlerini koyuyorlar
ışığın kalıyor
ellerini koyuyorlar
sıcağın kalıyor
ağzını koyuyorlar
şarkın kalıyor
bir dağ taşıdım ya bir ömür,
koynumda parçalanıyor
çağın kumaşı delinmiş oğul
dağın tasası çalınmış oğul
balın köpüğü alınmış oğul
-sen bu ölümü niye öldündü?
( Bahçe 20, Sonyaz 2000)
20- Serdar KOÇAK (1961)
Nostalji, yurtsama duygusu mu basıyor Koçak’ı her yaz? Gençliğine mi özlem duyuyor yoksa?
Söze boğmayayım bu güzel şiiri. Okuyup şöyle bir keyfini çıkarın :
RESNELİYLE HER YAZ
dolaşıyor içimde gölgeli, geniş
bir alfabe
gülerdi Yemliha konaklama fikrine
etekleri açılan meyus bir yazın
rüzgârında bomonti’nin güneş batmayan
hayretlerde telaşlarda ıslak yelkenler
altın potur bir madama bir de ben
hayta üç kişilikti Resne cumhuriyeti
çarmıh çöl oldu benimle Yemliha
arasında kadeh durdu meyus ve yaz
kâtip girdi adliyeye binbir heves
gene rüzgâr çıktı ağzındaki yasla
mürdüm eriği kızıl erik çan eriği
geçti hazla kervansaray gibi yaz
eski Göztepe’de bir odunluk ve naz
çilek ve süpürge teli ile içilen
sarısında uzun doyulmayan ırmağın
içimdeki füsunlu gölde yıkandığını
gördü Bandırma limanında donmuş
bu şeylerin ırmaktaki yaprağın
ağıtta bir kâğıdın ve skolarya
o yaz esrardaydı çerkez ve mor İbrahim
bataklık gülü iki dirhem ve bendeniz
solgun takasıyla Balat’ın giderdik Yemliha’ya
Niyazi işte böyle niyazi haytaydık niyazi
Yemliha’ya kiraz götürdük sepet sepet
Çay saatlerinde hasırlara uzandık
(Uç 7, 2000)
21- Mehmet Can DOĞAN (1969)
‘Karakamu’, kara camız gibidir. Tepkisi on üç saniye değil, on üç yıl ya da on üç yüzyıl kadar da sürebilir.
İroni, bu denli ciddi yapılınca, korkunç kara mizaha dönüşüp vuruculuk kazanıyor.
Doğan, herşeykontrolaltındacılara,bişeyyokçulara olurböyleşeycilere
herşeyinbirkolayıvarcılara göz yumula yumula toplumun bataklığa dönüşmesini çok güzel veriyor ve yıkımın geleceğini dile getiriyor.
KARAKAMU
Kardeşine kaç el ateş ettin diye soracaklar sana
ve kınayacaklar demek düştüğü yerde bıraktın onu
gömseydin keşke hazır alacakaranlıkken
elin ayağın tutuyorken hani derin olmasa da
bir mezar kazsaydın ya da atsaydın bir uçurumdan
gelip ağıdını yakardık seninle o zaman acını paylaşırdık
yüz yırtardık tuz ekmek hakkı için yarana tuz basardık
Göz göze geldiniz ve hiçbir şey söylemedi sana öyle mi
keşke bunu anlatmasaydın bize toprağın dağın
gökyüzünün tanıklığından haberdar olmasaydık hiç
saçtığımız tohumun bizi gözetlemek için çatladığını bilmeseydik
ağırlaşan uykular getirdin kazınacak rahimler
öyle geniş tuttun ki bir bakışla suçun atlasını
hiçbir ceza saramaz artık dünyanın yarasını
Herşeykontrolaltındacılar bak neler de biliyorlar
ama yine de hatırlat bişeyyokçulara olurböyleşeycilere
herşeyinbirkolayıvarcılara başı olan korksun başından
işte kardeşimin kanı işte benim kanım işte kim elini yıkarsa
saçtığı tohumda kilitlediği kapıda yürüdüğü yolda izi kalacak
seyircidir çünkü halk merhameti vurgun yemiştir
kimi zaman akıttığı kanda kimi zaman suskun bir bakışta
B ö y l e b ö y l e i n e r b a ş ı n ı z a b a l t a
(Defter 40, Yaz 2000)
22- Vural Bahadır BAYRIL (1962 )
Est/Non dergisini çıkarıyor. Bu yıl Can yayınları’ndan Şer Cisimler adlı şiir kitabı çıktı. Ayrıca Melek Geçti yeni baskı yaptı.
SATIHTA
Rüzgâr çürüdü, yelkenler fora!
Kayıyor ılık, peltemsi sıvıda
âteş gemisi ağır salınımlarla.
Açtığı yarık, o mecâlsiz, hâre
si yitmiş dalga, kapanıyor
hemen ardında.
Anla, izi kalmaz hiçbir
yolculuğun buralarda.
İskandil ulaşamıyor dibe. Kadim
kalıntılara. Meçhûl metaller gibi
uyuyor derinde, akkor arzular da.
Kutbu yok, kıblesi yok, yıldızı yok!
Nihayetsiz bir sefere çıkarken...
Yol, nedir ki yolcudan başka?
İşte teknem soğudu, saplanıyor pıhtı
laşan sıvıya. Meğer böyle hız keser
Miş her yol alış, bu ağdalı, bu yapış
kan asırda.
Tayfalar ki içli harflerdir, dalgın,
karanlık bir unutuşa benzeyen
maceramızda.
Şiir, ey mutlu fosil. Yırtık hayal
kalyonu. Süslü batık.
İliştirilir bir gün elbet asri
hayat koleksiyonuna. Ne fayda?
Dilim ki nicedir tenime ezâ!
-Her şey o kadar apaçık ve satıhta!
(Est X Non 3, Mart – Nisan 2000)
23- Nilay ÖZER (1976)
Nilay, çok cesurca gitmiş tabu sayılan bir konunun üstüne; öyle ki aileyi koruma kurumları saldırır insana, duymasınlar.
“Sanatoryum” şiiri de ayrıca çok iyiydi.
LEŞ GİBİ BAKİRE
keşmekeş geldim sana tutarsız ve ağrılı
al bendeki dehayı avunmanın göğü say
bi kuş tut ağzıma düş uçurduğun ömre say
dudaklarım yatışmaz ellerim çok küfürlü
susarsam yanılırım beni dürter o şeytan
merak ettim öylesine aldatmakta nasılım
çevikliğimi aşka küstahlığımı ölüme
bir parça masumiyet bulursan yüreğimde
hırsızın kaçarken düşürdüğü güle say
say ki dönüşsün gece siteme bulanarak
say kaktüsler irilsin ağulansın leylaklar
boşalan yivli yalnızlıklardan
yağmuru çağıralım bana bir İstanbul çiz
şakaklarında ölü güneşler duran
yoksul kondular duran yamaçlarında
günleri naylon kanatlı ve tekinsiz
şehrime benzemenin yolcusuyum ya
şuramda düş yangını bizans işi bir deniz
anımsa... kumral bir matemdim odalarında senin
kollarını göğsünde bağlamış
ve hayıflanmanın çerçevesiz resmiydim
bileklerimi boğdu paslı bir halhal sesi
çarşafların beyaz beyaz açılma sesi
ve geriye doğru istedim neden
çıldırdım da yırttım gemilerimi
zar içinde bir yazla bekliyor musun hâlâ
aslı yok astarı ipek sevişmeleri
(Varlık 1117, Ekim 2000)
24- Bejan MATUR (1967)
‘İnci’, karanlıklardan çıkıp güzelliğini ve soyluluğunu göstermelidir! Tanrı bile bilinip görülmek istemedi mi?
İNCİ
Bir inci saflığıyla
Bekledim çukurumda
Beyaz bir taş olmalıydı uykum.
Beklesem olurdu zamanla.
Göğsümde gezinen ağır el
Kal dedi.
Beklemek kaderidir incinin
Olmak kaderi
Kal çukurunda.
Karanlık içimi kemirmeden
Çıkmalıydın
Hoyrat olmayan bir tenin dokunuşuyla.
Göğsümdeki ağır elin
Gölgesiyle uyandım.
Porselen ceylanın bakışı,
Memelilerin o çok titrek yol boyunca
Mavi ayakları.
Değişti yok aslında bir şeyin.
Kalbim, uzun siyah giysili adamların
Bakışlarıyla dondu o taş köprünün ortasında.
İnsan babasını hatırladığında ağlarsa
Olur tarih.
Kökleri kurur
Belki ondan.
Dağlara gidelim biz en iyisi
Bağıralım.
Belki eski bir sesle hatırlarız geçmişi
O koca şehrin yerinde şimdi
Sadece bir kar kuyusu var.
Ve kurtlanır kar diyorlar
Kurtlanır kar.
Olmuyor böyle
Daha doğurmadığım bir çocuk var
Ve şunun şurasında kaç yılım yaşayacak
Ölümler görecek
Aşık olacak.
(Öküz 05, Mayıs 2000)
25- Onur CAYMAZ (1977)
Orhon Murat Arıburnu 2000 şiir ödülünü aldı. Şiirinde değişik tatlar var. Hera Yayınları’ndan kâh ve rengi adlı şiir kitabı çıktı.
Aşağıdaki şiiri toplumcu ve İkinci Yeni söyleyişli sayabiliriz. Mızıka’nın (ka) sesini atıp okuyun bazı sözcükleri. Okur da azıcık hamarat olmalı değil mi?
MIZIKA
yalnız aşkı vardır aşkı olanın
- Cemal Süreya -
elleri çürük ve paslı bir bıçak olan
demir çarşılarında sarışın bir işçi abimizika
sen yokken bezden bir kalem kutusu gecelerce
düşünce içi kırılan kırmızı kalem bir kalbimizika
yazarken bir yerinden mutlaka kopan
çekilen bir tırnağın acısı kalır çekildiği yerde
deniz midir artık akan gökyüzü mü anı mı
çocukların ağladığı hiç uyumadığı
karakalem karartma gecelerimizika
perdelerin hep gaz lambalarıyla yandığı
çok kullanılan imgeler bile yepyenidir göğüslerinde
öğrendik abiler öğrettiler on derste karadır şiirimizika
kalın do’dan ince do’ya geçerken ne kasavet ne gam
dudağımızda jilet gibi ellerin kan ağzın kan
acı acımızdır nasılsa yalnızlık yalnızlığımızıka
mızıka bir hüznün adıdır yalnız şiirde çalınan
yaz akşamları en iyi pantolona kazayla dökülen bira
adım atsak gökyüzüdür hep günler gök izi
ne zaman bir şiirden geçsek ya da ateş ten
sarhoşken talandan akşamın renginden
söylemlerden süreçlerden geçsek en telektüel
ne zaman bir yola çıksak yolumuzun bir yerinden
aşk aşkımızıka gün günümüzüka
(Şiir Oku 27, Temmuz – Ağustos 2000)
|
İhsan Üren
03.12.2006
11579
|
|
|
|
|