Saati gelmedi yazmak istediğim o şiirin deyip durdum yıllardır. Öyküsünü sıyırıp atamadım üzerinden.Öyküyü kıramadıkça da yazamıyorum. Daha doğrusu şiirim yakalayamadım konunun!
15 yaşlarımdayken ilgimi çekmiş üzerinde durmuş, bir sonuç alamamıştım. Annemin kendinden büyük iki ablası varmış birisini çok iyi tanıdığım halde ötekinin adını bile bilmiyordum.Öğrenmek bile olanaksızdı. Çünkü kimse bu konuda bir şeyler söylemiyordu. O sıralarda yatılı okumak için evden ayrıldım, ilgim ertelendi. Öğrenim, askerlik, öğretmenlik derken 25 yıl araya giriverdi. Bilgi alacak insan sayışı da azaldıkça azaldı. Bugün hiç kimse yok artık. Neredeyse altmış yaşıma giriyorum bu konu kırk yıldan daha eski deyip biraz da ben ertelenmesine neden oldum. Bir şeyler yazmaya başlayalı da kırk yılı bulmuş neredeyse!
1996'ın Eylül ayı sonları bir öğleden sonra. Altıparmak Caddesinde 15 kadar, 12-15 yaşları arasında acayip giyimli çocuklar bir aşağı bir yukarı gezinip duruyorlar. Basbayağı halkın sabrını test ediyor, tepkisini sınıyorlar gibi geldi bana. Öfkelenip bu iğrençliğe daha fazla dayanamayıp hemen eve girdim. Simsiyah lata gibi bir giysinin üzerinde acı yeşil birer sarık taşıyorlardı. Bence amaçsız dolaşmaları bilhassa tembihle yapılan bir işti. Ülkemin içine düşürüldüğü duruma sinirlenmiş elimde olmadan ortanca teyzemi düşünmüştüm. Büyük teyzemin kızından öğrendiğime göre; ortanca teyzem modern giyinip gezemediği için kendini öldürmüştü. Bu ne zıtlıktı! Hemen o an bağlantıyı kurdum, iki olayın zıt oluşu ve tarihsel boyutu, trajediyi yeterince verebiliyordu.
Hemen eldeki bilgileri ortaya döktüm. Annemin babası Şerif Efendi bir Osmanlı kişisi, dinibütün, işittiğim kadarıyla sert bir insanmış. Mültezimlikle ilgiliymiş işi. Cumhuriyette durumu kötülemişti olasılıkla! Giyim kuşam devrimlerine karşı çıkmış, evde kızlarına ters davranmış olmalıydı! Dedemi görmedim, görmüş olsam bile, ben çok küçükken öldüğüne göre anımsayacak yaşta değilmişim.
Şiirimin ilk uçlarının da görüldüğü şöyle bir not düşmüşüm o günlerde defterime:
Kahramandı
Annemin ablası...
Yasaktı sözüm etmek
Her aile taşır mı
belli belirsiz bir giz?
Tüfek...
Kendini vurmak...
Başı açık gezmek...
Başkaldırı anıtı..
Sarnıçta birikti sözcükler:
Kırık kırık.. kesik kesik...ve birden.
Kahramanımı kırk yılda
biriktirdim ben:
Teyzem. |
Yirmi yıldır yazmayı düşündüğüm "Teyzem"i bugün ele alıyorum. Olabildiğince şiirin oluşma sürecini de işleyeceğim.
Osmanlı Tahsildarı Şerif Efendinin kerimeleri:
Seyfiye
Resmiye arasında silikleştirilmiş
bir teyze, ortanca asi kız.
Süs durakları keser durur konuşmaları...
Söz edilmez, sürgündür evden.
Gözümde dağlara çıkan Resneli Niyazidir teyzem.
1996 yılının son aylarında
Gözyaşı Şişesi adlı şiir kitabımın hazırlıklarıyla geçtiği için teyzem şiirinin yazımı ertelendi.
Gözyaşı Şişesi yılbaşına on gün kala çıktı. Kitap yılbaşı armağanı oldu yolladıklarıma. 1997'in basında
Gözyaşı Şişesi'nin ardından hemen hemen hazır olan haikuları kitaplaştırma çalışmalarına girdim. Gitti, 1997'in ilk üç ayı. Bir kez olsun ele alıp yazmak değil, dönüp bakmak bile kısmet olmadı "Teyzem" şiirine.
1997 yılının ilk üç ayı haikularımın toplandığı
Japongülü Gibi'nin hazırlığıyla geçti. Mart ayı sonunda kitabım çıktı. Mart 30'da Çorlu'dayım. l Nisan herhalde atmosferden olacak şiirin adını buldum."Muamma Teyze" olacak. Tekirdağ'da teyzemin kendini vurduğu ev duruyor mu? Bilmiyorum. Kardeşim Şerif bilir ona sorayım. Niye bu sorular oradayken aklıma gelmez ki? Validebağ'dayım, orada geliyor usuma! Çorlu'da üç gün kaldım. İşlerim bitince sıkılıyorum.Bursa'da yazlığa gitmeliyim, orada yapılacak İş çok. Mayıs ayı verimli geçiyor yazlıkta çalışıyorum. İlk müsveddeleri bilgisayara orada aktarmışım. Ama ortada daha doğru dürüst bir şeyler yok! Şiir uçları gelmiş hep.
Haziran 1997 ortalarında Bursa-Kumyaka'dan- İstanbul-Çorlu-İstanbul-Bursa Kumyaka'ya dolanıp geldim. Günlüğümü yanımda götürmüşüm ona yazdıklarımdan okuyalım:
Çorlu, 16 Haziran 1997 Pazartesi
Kumyaka'dan Şerifin otomobiliyle ayrıldık. Bursa'da eve hanımı bıraktık.Yalova'dan çiçek fideleri ve saksı çiçekleri aldık. Validebağ'a Altan'a uğradık onu da alıp Çorlu'ya hareket ettik.Çorlu'dan yiyecek düzüp Yeniçiftlik kıyısındaki yazlığa gittik. Gece orada kaldık. Şerif’in yeni evi umduğumdan da büyükmüş.
Validebağ, 17 Haziran 1997 Salı
Çorlu'ya gittik. Altan pasaport çıkarmak için başvuruda bulundu. Ben emekli aylıklarımı aldım. İstanbul'a giden arkadaşımın otomobiliyle Çengelköy'e gittik. İskele yakınında güneş batarken bir gazinoya oturduk. Rahatsız edici, dirsek dirseğe bir yer. Görünüm çok dayanılmaz ki o nedenle çektik gürültüsünü. İç taraftaki lokantada karnımızı doyurup bir taksiyle eve ulaştık.
Bursa, 18 Haziran 1997 Çarşamba
Saat 9.30 Altan yatarken Kadıköy'den Tünel yoluyla Beyoğlu'na çıktım. "Anı Yağmuru Altında Taksim'den Tünel'e Yürüyen Şairin Öfke Tutanağıdır" şiirimdeki yerlerin konumunu bir kez daha tersten gözden geçirdim! Yapı Kredi Yayınları Satış yerine uğradım. Bir dolu kitap aldım. Kitaplara zam gelmiş, alacağım kitapları geciktirip almadığım için kendime kızıp durdum. Elim kolum dolunca Galatasaray Lisesi’nin önünden taksi tutup eve yollandım. Akşamüzeri Harem'e gidip Bursa'ya hareket ettim. Rahat bir yolculukla Bursa'ya geldim .Yeni Garaj çok güzel. Eve taksi tuttum. Bir milyon. Aldık dersimizi. İstanbul-Bursa bir milyondu. Neyse evimdeyim. Bursa'dayım.
Kumyaka, 19 Haziran 1997 Perşembe
Çarşıya çıktım. Bankama uğradım, para çektim. Peynir, kiraz, kayısı, domates, fasulye aldım. Taksiyle eve gittim. Eve Esin gelmiş. Bizi Kumyaka'ya götürdü. Saat 17'ye doğru Kumyaka'dayız. Çocuklar havuza girdiler. Ben "Muamma Teyze"yi yazmak üzere bilgisayarın basma oturdum. Akşamdan beri Enis Batur'un
Seyrüsefer Defteri'ni. okuyorum,
Doğu-Batı Divanı'yla koşut olarak. Anlaşılan anlatımcı şiir Enis'i de çok uğraştırmış. Kitap yazıyor adam! Biz anlayıp ohlayıp durduk yıllarca, sorunu deşmedik hiç.
Ne olmuştu birdenbire! Bir zembereğin boşanışı gibi gelmişti şiir aylarca sonra. Çok hızlı denebilecek bir gezi yapmıştım.Bu gezi sırasında bilinçaltını mı durmadan çalıştı? Nasıl bir kurgulama oluştu hiç bilmiyorum. Şiirin yapısının önemli bir bölümü birden çıkıverdi ortaya:
"MUAMMA TEYZE" I.
I. | Muammadır...
Kime sorulur,
yanıt (l) alınacak soru?
|
II. | Birden susuş..
yarım bırakılan anlatım..
Anlamsız (l) duraklar,
akışı değiştirilen konu..
|
III. | Kim açar,
muamma kuyusunun yüzünü?
Çocukluktan beri dolanan
soru sütüyle beslendi
içimdeki yılan.
|
IV. | Belli belirsiz teyzemden
söz etmek
san ki yasak!
Her ailede var mıdır;
böylesi giz?
|
V. | Tüfek...
Kendini vurmak..
Başı açık gezmek...
için özenmek
başkaldırı anıtı.
Sarnıçta birikti sözcükler
kırık kırık
kesik kesik
ve birden..
Kahramanımı kırk yılda
biriktirdim ben.
Teyzem.
|
VI. | Dişi Resneli Niyazi'dir teyzem;
başkaldırıp(l) daga çıkan.
Tek ayrıcalığı
çekilmedi intihar geyiğiyle
hiçbir fotoğrafı. |
"MUAMMA TEYZE" (İlk Düzeltmeler)
İlk anda birinci bölümün "alınacak" sözcüğü kuşkular yarattığı için olası sözcükler arandı. "Alınacak" sözcüğü yerine "çıkarılacak", " sızdırılacak" sözcükleri peş peşe geldi. Birden birelik giriş için sakıncalı olur mu diye düşünüldü. Önemsenmedi. Birinci bölüm aşağıdaki gibi oluşturuldu:
I. | Muammadır...
Kime sorulur,
yanıt sızdırılacak soru? |
İkinci bölümün sorunu karşılayamama gibi bir konumu vardı. Kesik ve tereddütlü bir söylemi nasıl sağlarız? Bu açıdan bakıldı dizelere; değiştirildi birkaç kez. Dizeler alt üst edildi. Sonunda şöyle bir biçim aldı ikinci bölüm:
II. | Birden susuş..
yarım bırakılan anlatım..
Anlamsız (l) duraklar,
akışı değiştirilen konu.. |
Yeni biçim şöyleydi:
Birden susuş..
yarım bırakılan anlatım..
Akışı değiştirilen konu..
anlamsız duraklamalar..
Her söz ve davranıştan anlam çıkarılabileceği düşünülerek; Son kez şöyle dönüştürüldü:
II. | Birden susuş..
Yarım bırakılan anlatım..
Akışı değiştirilen konu..
Anlamlı duraksamalar.. |
Bu düzeltmeden sonra, arada üçüncü bir somut bilgi aktarımına gereksinme duyuldu. Giyim kuşam devrimine karşı çıkma Trakya'da görülmüş şey değildi .Duyduğumda inanamamış duraksamıştım.Çok güç öğrendiğim intihar kuşku götürmeyecek biçimde bu katı tutumun sonucuydu. Bunu verecek hiçbir ipucu belirmiyordu. Oysa Şerif Efendinin kızlarının adı bile ipucu niteliği taşıyordu bana göre... Bu nedenle "Muamma Teyze"nin konumunu saptayacak bir üçüncü
bölüm araya girmeliydi:
III. | Seyfiye
ile
Resmiye arasında
silikleştirilmiş ortanca
memnu teyzeden;
söz edilmezdi bilhassa
neden? |
Üçüncü bölümde bir ayraç açmak gerekti. Kimdi bu Seyfiye ile Resmiye? (ki annemdir) ayracı getirildi. Böylece şairin “Muamma Teyze"yle ilişkisi vurgulanmış oldu. Değişiklik şimdilik bu kadar:
III. | Seyfiye
ile
Resmiye (ki annemdir) arasında
silikleştirilmiş ortanca
memnu teyzeden;
söz edilmezdi bilhassa
neden? |
Dördüncü ve Beşinci bölümler değiştirilmeden olduğu gibi kaldı.
Bu düzeltmeler, düzenlemeler ve değiştirimler sonunda şiirimin ikinci versiyonu şöyle oluştu:
"MUAMMA TEYZE” II.
I. . | Muammadır...
Kime sorulur,
yanıt sızdırılacak soru. |
II. . | Birden susuş..
Yarım bırakılan anlatım..
Akışı değiştirilen konu..
Anlamlı duraksamalar… |
III. . | Seyfiye
İle
Resmiye (ki annemdir) arasında
silikleştirilmiş ortanca
memnu teyzeden;
söz edilmezdi bilhassa
neden? |
IV. . | Kim açar,
Muamma kuyusunun yüzünü?
Çocukluktan beri dolanan
soru sütüyle beslendi
içimdeki yılan. |
V. . | Belli belirsiz teyzemden
Söz etmek
san ki yasak!
H er ailede var mıdır;
böylesi giz? |
VI. . | ……………………………
…………………………………
................................................
..................................( Çalışmanın sonuna bırakıldı.) |
. | Birikti sözcükler sarnıçta;
Kahramandı teyzem,
Kırk yılda biriktirdiğim yargı.
Dirildi, örtülen... |
VII. . | Dişi Resneli Niyazi'dir teyzem;
başkaldırıp uçmağa çıkan.
Tek ayrıcalığı,
çekilmedi intihar geyiğiyle;
hiçbir fotoğrafı. |
İkinci versiyonda altıncı bölüm olarak düzenleme en sona bırakıldı. Çünkü biçimsel açmazlar içindeydim. önce sızdırılan bilgileri intihar ya da tüfek sözcüklerinin çevresine serpiştirmeye çalıştım.
I. Biçim:
Bir var ki tüfek | kısa saç |
İNTİHAR | tüfek baş |
| açık gezmek |
etmek özenmek | özenmek intihar |
gezmek başı açık | |
Kısa saç | |
II. Biçim:
Kısa saç için özenmek |
TÜFEK |
gezmek intihar Kendini |
vurmak başı açık.. |
III. Biçim: Sarnıçta birikmenin sonucunu biçimlendireceğim:
S | b | s |
a | i | ö |
r | r | z |
n | i | c |
ı | k | ü |
ç | t | k |
t | i | l |
a | | e |
| | r : |
Bu denemeler Temmuz ayı başına değin aralıksız sürdü. O denli bunalmıştım ki şiiri bir kıyıya bırakmayı düşünmeye başlamıştım. Sonuçta yalın söyleyişi öne çıkarmayı yeğleyip söyleyiş birlikteliği sağlandı. "Muamma Teyze"nin bilgilerine ulaşmadaki zorluğu verilemediğim için bu kez de çözüm sonucundan kuşkulu ve buruktum. Birkaç kez okuma, bu burukluğu yok etti.
VI. | Birikti sözcükler sarnıçta:
makbul ve muti
kişi değilmiş.
Kısa saç, baş açık
gezmek istermiş.
Karşı çıkılınca;
vurmuş kendini tüfekle...
Kahraman teyzem Makbule.
Kırk yılda biriktirdiğim yargı:
Dirildi, örtülen... |
Resneli Niyazi'nin özgürlük ve Meşrutiyetin ilanı için dağa çıkışı kadar evcil bir geyik(karaca)le gezmesi ne kadar zıtlık gösteriyorsa... Teyzemin başkaldırısıyla yaşamına son vermeyi seçişi o denli bir zıtlık oluşturmasına karşın sonunda yeğlediğim bir bitiriş oldu. Şiire son biçimini verip tamamladım. Buruk bir utku kazanmıştım kağıt üzerinde...
Son Biçim:
MUAMMA TEYZE
Muammadır...
Kime sorulur,
yanıt sızdırılacak soru?
Birden susuş..
Yarım bırakılan anlatım..
Akışı değiştirilen konu..
Anlamlı duraksamalar..
Seyfiye
ile
Resmiye (ki annemdir) arasında
silikleştirilmiş ortanca
memnu teyzeden;
söz edilmezdi bilhassa
neden?
Kim açar,
muamma kuyusunun yüzünü?
Çocukluktan beri dolanan
soru sütüyle beslendi
içimdeki yılan.
Belli belirsiz teyzemden
söz etmek
san ki yasak!
Her ailede var mıdır;
böylesi giz?
Birikti sözcükler sarnıçta:
Makbul ve muti
kişi değilmiş!
Kısa saç, baş açık
gezmek istermiş.
Karşı çıkılınca;
vurmuş kendini tüfekle...
Kahraman teyzem Makbule.
Kırk yılda biriktirdiğim yargı:
Dirildi, örtülen...
Dişi Resneli Niyazi'dir teyzem;
başkaldırı? uçmağa çıkan.
Tek ayrıcalığı,
çekilmedi intihar geyiğiyle
hiçbir fotoğrafı.
Kumyaka, 12 Temmuz 1997