4
 |  Anasayfa |  Ziyaretçi Defteri |  İletişim |          
                

Buyaz İhsan Üren Şiir Ödülü |    
Yazıları |    
Şiirleri |    
Ufuk Turu |    
Kitapları |    
Hakkında |    
Basında |    
Fotoğraflarla |    





ŞİİRİMİZDE 2005 UFUK TURU

     Merhaba,
     2005 yılına kötü girdim; sağ tarafıma felç indi. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroloji Bölümü’nde on altı gün kaldım. Yom Yayınları’nın 2004 Şiir Yıllığı’nı orada kurcaladım. Bol vaktim vardı, onu kullandım. Sevgili Veysel Çolak’ın özensiz, tıkıştırma yıllığını inceledim. Sanırım, dergiciliğinden gelen bir anlayışla bazı niteliksiz şairlerin şiirlerine göz yumuyor, yaptığı güzel işin kalitesini düşürüyor.
     Şubat ayında Kitap-lık dergisi ve ek olarak verdiği Mehmet H. Doğan’ın hazırladığı Kitap-lık 2004 Şiir Yıllığı çıktı. Sevgili Mehmet Ağabeyin yıllığı moralimi düzeltti. Yıllık yapmama kararıysa üzüntümü artırdı.
     Bu arada özel hastaneye çıktım. Fizik tedavim orada yapılacak. Sağ olsun dostlar hiç yalnız bırakmıyor! BUYAZ’dan 21 Mart Dünya Şiir Günü için – Ağabey senin için bir onur günü yapalım teklifi geldi. Resimli dia gösterisi için fotoğraf seçimi dünyanın en zor işi gibi geldi bana, günlerce sürdü, oyaladı durdu beni. Beş, on fotoğrafla bir yaşamın hangi yönünü anlatabilirsiniz ki?
     İki hastanede kaldığım bir buçuk ay boyunca doktor, asistan, öğrenci yüze yakın kişi yattığım yerin yakınına sokuldu, masamdaki onlarca şiir kitabını gördü, göz ucuyla olsun ilgilenen çıkmadı, diyecektim diyemedim; çünkü bir göçmen hemşire ile fizik doktorum ciddi olarak ilgilendi, bu da şiire olan umudumu tazeledi.
     Bursa Kitap Fuarı’ndan yeni çıkan birçok şiir kitabı aldım; onları ayrı bir listede sunacağım.
     21 Mart 2005 nihayet geldi. BUYAZ’ın programına uyarak toplantı yerine gittik. Sağlığım, sanıldığı kadar düzelmemiş, küçük İskender, söz verdiği halde, gerekçesiz gelmedi. Dia makinesinin çalışmaması günüme tuz biber ekti. Sağ olsun arkadaşlar; Diş Hekimleri Odası’nda programı tekrarladılar, ona da katılamadım, iyi olduğunu duydum, sağlık olsun!
     21 Mart 2004 Dünya Şiir Günü’nde Gülten Akın, yeryüzünün acil gereksinim duyduğu çevre duyarlığını göstererek adımıza görevini yaptı. Gönlüm bu yönden pek rahat değil ne yazık ki elimizden gelen ancak bu…
     21 Mart 2004 Dünya Şiir Günü’nde okunan Gülten Akın’ın bildirisini aşağıya alıyorum:
      “Değerli Dostlar,
     …sözcükler korkunçtur. Kuşatır, sınırlar, belirler, sözcük deyim yerindeyse, anlamın tutukevidir. Alışılmış sözel yapılar da öyle. İşte şiir yazma, bu kuşatmayı, sınırlandırmayı aşma, kırma çabasıdır. Sözcükler öyle yan yana getirilir ki tutukluluk kırılır. Ulaşılmak istenen anlama en çok yaklaşılır.
     Şiir, sözün özgürlüğüdür.
     Şiir muhaliftir. Güncele muhalefet anlamı taşımasa bile. Hayatın kendisinden çıkar ama ona karşıdır. Hayattan aldığını bozup dağıtır, yeni bir gerçek kurar. Bu şiirsel gerçeğin yönü geleceğe dönüktür. İçinde umudu barındırır. Şiddetle, dehşetle, yalanla kurulmaya çalışılan bir gelecek dünyaya karşı çıkarken şiirin önemi büyüktür.
     Şiir insanidir. İnsan için ölüm demek olan doğayı, dünyanın, doğanın, iklimlerin yapısını bile değiştiren bu dehşet uygarlığına YENİ BARBARLIK diyebiliriz. Tersin çevrilmesi gereken, budur. Bu barbarizmi kurmaya çalışan ülke yönetimlerine salt ötekiler değil, o ülkelerin ozanları da şiirleriyle karşı çıkmalıdır. Çünkü, kimse yumuşak döşekte uyuyan bile kendisini masun saymamalıdır. Dünya hepimizindir.
     Barış için, savaşlarla yerleştirilmeye çalışılanın yerine gerçek demokrasinin kurulması için dünyanın tüm şairleri ses vermelidir.
     İşte, ‘şiir insanidir’ derken, bunu anlamak istiyorum. Körelmiş vicdanları uyandıralım, yoksa ne insan kalacak yeryüzünde, ne yeryüzü, ne şiir.
     Şiir için hep 21 Mart olsun”.

     ***
     Genç yazarlara, şairlere sorulan soruların içinde, soruşturmalarda, anketlerde, verilen yanıtların dikkat çekicileri arasında yer alan önemli görüşler var:
      “Geçmişle aramıza perde indi.”(mişti! Biz bu perdeyi ve kuşaklar arası uçurumu ortadan kaldırdık. Şimdi), “Genç kuşağı edebiyatla barıştırıyoruz.” (Bunun için) “Kelamın tekelini orta yaş ve üstünden aldık”. Not: Paranteze alınmış sözcükler benimdir.
      “Gençler dille yeni bir ilişki kurmaya, kendilerine özgü bir dil yaratmaya başladılar. Bu, İngilizceden, internet dilinden, mizahtan etkilenen bir dil ve edebiyata daha henüz yansımadı. –Reşat Çalışlar–”
      ‘Tinerle kendini incelten insan’, madde bağımlısıdır belki ama, bence şiire yeni duyarlıklar ekleyen, imgeleri çoğaltan bir kişi de olabilir! Ünlem koydum cümlemin sonuna, tartışılsın istedim. Çünkü, tiner yağlıboya incelticisi olarak kullanılır çoğu zaman!
     Kısır şiir ortamı, yalvaç ya da yalvaçlar bekliyor. Şiirde yeniliklere açız. İlhan Berk Usta, 1950’li yıllarda söyledikleriyle hâlâ gündemde: “İkinci Yeni’nin sorunu halis şiirdir”, “İkinci Yeni şiir için şiirdir”.
     Türkiye’de dağ taş şiir dolu olsa da; yinelenen, başkalarından apartılan kurnaz yazılar; ki ben bunlara şiir diyemiyorum. Görünürde toz dumandan göz gözü görmüyor. Sıkıcı şiirler yazılıp duruyor. Birileri şiiri; üçüncü yeni, dördüncü yeni diye açık artırmaya çıkarıyor. Kimileri soysuz şiir olurmuş sanıp ‘soylu şiir’den söz ediyor.
      “Yenibütüncüler” şaşkın ve suskun. İkinci Yeni taklitçileri “Madde Şiiri” diye bir şey uydurmuşlar, gidiyor.
     Şairlerin içleri mutlu değil! Bezginler, kendilerini yinelemekten… Şairleri herkesler kandırabilir, ama onlar kendilerine bile kanmazlar.
     İlhan Berk Usta: “Türkiye şiire kapalı bir ülkedir. Açık olmak için de hiçbir girişimi olmamıştır. Olanı bile, sanıldığının tersine görmemiştir. Gördüğünü ise, çoğun şiir sanmıştır. Böyle bir toprak şairin toprağı. Böyle bir çağda, böyle bir toprakta yaşıyor. Türkiye’de şair yalnızdır. Yaşamı da bir protestodur. Ahmet Haşim böyle bir toprakta yaşadı. Sessiz ve yankısız. Şimdi de Dağlarca yaşıyor, aynı sessizlik içinde. Başkalarını bilmem, ben çağımdan utanıyorum.” demişti 1981 yılında, yine aynı yıllarda Mehmet H. Doğan: toplumcu şairlerin klişeleşmiş mazmunlar kullandığından bahisle şiirde enflasyondan söz ediyordu. Umudu gençlerde görüyordu. Bugün Türk şiirini gençler ayakta tutuyor. İhtiyar Şiir ne yazık ki var; Mistisizme bulaşmış olarak! Hilmi Yavuz, kendini tekrarlıyor. İsmet Özel, dil çorbası, özensiz manzumeler yazıyor. Aradaki birkaç iyi şiirine bakmayın!
     1980’lerden bu yana, Türk şiirini en geniş kavrayıp içine alan niteleme: DELTA ŞİİR nitelemesidir. Ben de şiir seçmelerimi bu gözlükle yaptım.
     2005 yılında Anma Günleri, Şiir Ödülleri, ve ne yazık ki ölümler de var. Bu yıl Behçet Necatigil’in 25. ölüm yıldönümüydü. Sabri Altınel’in 80. doğum; 20. ölüm yıldönümüydü. 2 Ekim’de Azer Yaran sessiz sedasız ayrıldı dünyamızdan! O kadar ki dostları şairler onlarca yazıda ölüm tarihini vermeyerek gazete yazısı yazmanın şahikasını yarattılar!
     Attilâ İlhan’ın ani ölümü şaşırtıcı oldu, gerçekten hiç akla gelen bir şey değildi. Medyanın gösterdiği duyarlılık elli yıldır, göstermediği bir duyarlılıktı. 1 Kasım 1958’de Yahya Kemal Beyatlı’dan bu yana böyle görkemli cenaze töreni anımsamıyorum. Duyarlılık bir haftadan fazla sürdü; ilk sayfada sekiz sütuna başlıklarla, ek seçme şiirler kitapçıklarıyla…
     Velhasıl, Türkiye’de hâlâ şiir yazılıyor! Şiir geçen yıldan geride değil..! Bakalım, 1980 sonrası şairleri, şiirimizi düze çıkarabilecekler mi? Umudumu genç şairlere bırakıyorum.
     Şiirle kalın, şiirle mutlu yaşayın.



2005 ŞİİR ÖDÜLLERİ:

     1- 2005 yılı Yunus Nadi Şiir Ödülü’nü Zamansız’la Ali Püsküllüoğlu ile Lanettayin’le İsmail Uyaroğlu paylaştı.
     2- Antalya, 9. Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülü’ne Beni Hiç Göremezsin isimli kitabıyla Yücel Kayıran layık görüldü. Mehmet H. Doğan, Güven Turan, Haydar Ergülen, Mehmet Taner, Orhan Koçak’tan oluşan seçiciler kurulu, “İçerdiği yoğun düşünsel ve ruhsal gerilime en uygun şiirsel biçim arayışıyla, yılın en dikkat çekici şiir toplamı (kitabı) olması” gerekçesiyle Yücel Kayıran’ı ödüle değer gördüğünü açıklandı.
     3- İkinci Ş. Avni Ölez Şiir Ödülü Özlem Tezcan Dertsiz’in. Ruşen Hakkı, Prof. Cengiz Ertem, Ahmet Özer, Mehmet Yaşar Bilen, Burhan Günel’den oluşan ödül kurulu; Özlem’in Şimdi Gitsem Güz adlı şiir kitabına verdi.
     4- Ruşen Hakkı adına düzenlenen şiir ödülü yarışması Özlem Tezcan Dertsiz’in Şimdi Gitsem Güz kitabına birincilik, Abdullah Şanal’ın Milenyum Şarkıları’na ikincilik, İlhan Karaman’ın Bir Yalnız Adam kitabına üçüncülük ödülü verdi.
     5- Rıfat Ilgaz’ın anısına düzenlenen şiir yarışmasında Betül Dünder, Su Atlası adlı şiiriyle ödüle değer bulundu. Jüri Özel Ödülü Onur Akyıl’a, Başarı Ödülü İsmail Cem Doğru’ya verildi. Betül Tarıman, Zeynep Uzunbay, Müslim Çelik, Turgay Fişekçi, Aydın Ilgaz’dan oluştu seçiciler kurulu.
     6- Edebiyatçılar Derneği’nin düzenlediği 2. Didim Uluslararası Sanat ve Edebiyat Günleri’ninde, Cevat Çapan Onur Yazarı seçildi. 22 Temmuz Cuma günü adına düzenlenen şiir akşamında Turgay Fişekçi ve Hakan Savlı; Cevat Çapan şiiri üstüne konuştular.
     7- Mayıs Yayınları’nca bu yıl onuncusu düzenlenen Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü Sinan Oruçoğlu, ve Cuma Duymaz’a verildi. Cuma Duymaz’ın Avunma Mevsimi, Sinan Oruçoğlu’nun Çirkin Ağacı dosyaları arasında paylaştırıldı. Nigâr Okyay’ın Tuz İskelesi dosyasıyla, Betül Dünder’in Ayna Yorgunluğu dosyasına Jüri Özel Ödülü verilmesine karar verildi.
     8- Behçet Necatigil Şiir Ödülü: Füsun Akatlı, Cevat Çapan, Mehmet H. Doğan, Haydar Ergülen, Doğan Hızlan, Hilmi Yavuz, Tahsin Yücel’den oluşan seçiciler kurulu; Akif Kurtuluş’un Herkes Gitmiş’i ile Betül Tarıman’ın Yol İnsanları arasında paylaştırdı.
     9- Kuşadası Eğitim ve Geliştirme Vakfı’nın düzenlediği Sunullah Arısoy Şiir Ödülü’nü Ayten Mutlu’nun Uzun Gemide Akşam adlı şiir dosyası kazandı.
     10- 2005 yılı Yaşar Nabi Nayır Gençlik Şiir Ödülü’nü; 1980 Van doğumlu Alper Gencer aldı. Alper, İ. Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden yeni mezun oldu.
     11- Romanya’da 15-21 Eylül tarihleri arasında düzenlenen 4. Uluslararası Edebiyat Günleri’ne katılan Cengiz Bektaş iki ödülden biri olan Ovidius Festival Ödülü’nü aldı.
     12- 8. Nusret Erman Şiir Ödülü’nü Mustafa Fırat’ın Yom Yayınları’ndan çıkan Lalezar adlı şiir kitabı aldı.



UFUK TURU GEZİ PLANI


1- F.H.Dağlarca 1914
2- İlhan Berk 1918
3- Cevat Çapan 1933
4- Ruşen Hakkı 1936
5- Eray Canberk 1940
6- İsmet Özel 1944
7-İnci Asena 1948
8-Nuri Demirci 1950
9-Tarık Günersel 1953
10-Hilmi Haşal 1954
11-Serdar Ünver 1955
12-Sadık Yaşar 1959
13-Adnan Satıcı 1962
14-Betül Tarıman 1962
15-Birhan Keskin 1963
16-Deniz Durukan 1966
17-Betül Dünder 1975
18-Selahattin Yolgiden 1977
19-Mehmet Erte 1978
20-Zeynep Köylü 1978
21- Emrah Altınok 1980
22- Alperen Yeşil 1984
23- Cem Kurtuluş 1985
24-Ertan Yılmaz 1986
25-.Efe Murat 1987


ANMALIK


26- Behçet Necatigil (1916-1979)
27- Sabri Altınel (1925-1985)
28- Azer Yaran (1949-2005)
29- Attilâ İlhan (1925-2005)


ALTERNATİF TUR YOLCULARI


1- İlhan Berk 1928
2- Attilâ İlhan (1925-2005)
3- Gülten Akın 1933
4-Cevat Çapan 1933
5- Ahmet Necdet 1933
6- Nihat Ziyalan 1936
7- İsmet Özel 1944
8- Nihat Behram 1946
9-Günseli İnal 1947
10- Azer Yaran (1949-2005)
11- Nuri Demirci 1950
12- Tahir Abacı 1951
13- Leyla Şahin 1954
14- Haydar Ergülen 1956
15- Engin Turgut 1957
16- Betül Tarıman 1962
17-Hülya Deniz Ünal 1964
18- Yücel Kayıran 1964
19- Didem Madak 1970
20-Özlem Tezcan Dertsiz 1972
21- Betül Dünder 1975
22- Nilay Özer 1976
23- Emrah Altınok 1980
24-Ertan Yılmaz 1986
25-.Efe Murat 1987



2005 Yılının Şairleri, Şiirleri:


01- 1914
F. H. Dağlarca : “Sayrılık” Cumhuriyet G.

: “Aydınlığa Doğru” Varlık 1169

02- 1918
İlhan Berk : “Suya Bakıyorsun” Dize 112

: “Zamanda ve Uzamda Geceye Sor Beni” Kitap-lık 81

03- 1925-2005
Attilâ İlhan : “An Gelir...” Anmalık

04- 1925-1985
Sabri Altınel : “Yaşama Sevinci” Adam Sanat 232

05- 1926
Mehmet Başaran : “Değişiyor İnsanın Boyutları” Adam Sanat 228

: “Uzadı Gölgeler” Varlık 1175

06- 1933
Gülten Akın : “Bağlar” Kitap-lık 85

07- 1933
Cevat Çapan : “Kitap Kapaklarından” Adam Sanat 232

: “Mevsimlerden Yaz” Adam Sanat 230

08- 1933
Ahmet Necdet : “Aşka Âşık Bir Kadın” Varlık 1169

09- 1934
Cengiz Bektaş : “Doğana Doğurana” Çağdaş Türk Dili 211

10- 1935
Ali Püsküllüoğlu : “Bende Yaşayan” Adam Sanat 231

: “İki Bin Dört” Kitap-lık 82

11- 1936
Bedrettin Aykın : “Geldiler” Şiir Ülkesi

12- 1936
Ruşen Hakkı : “Gümüş Atlar Müzesi” Adam Sanat 231

13- 1939
İhsan Üren : “Yaz da Bitti” Akatalpa 72

14- 1940
Eray Canberk : “Ebrular” Şiir Ülkesi 31

15- 1942
Hüseyin Atabaş : “Kendine Yolcu” Sonsuzluk ve Bir Gün 2

16- 1943
Özkan Mert : “Bir Bebek Gibi” Eski 44

: “Hayatı Öğrenmeye Vaktim Yok” Eski 45-46

17- 1944
Arif Madanoğlu : “Hece Vınlamaları” Dize 115

18- 1944
İsmet Özel : “Savaş Bitti” Merdivenşiir 2

: “John Maynard Keynes’ten” Merdivenşiir 4

19- 1946
Ali Eryüksel : “Güneşin Battığı Yer” Varlık 1175

20- 1946
Hidayet Karakuş : “Olasılıklar” Edebiyat ve Eleştiri 83

21- 1946
Ahmet Özer : “Kar” Adam Sanat 229

22- 1946
Hüseyin Peker : “Son Vites” Gösteri 268

: “Tuzakları Bozmak” Kitap-lık 79

23- 1946
Mehmet Taner : “Gömü” Sonsuzluk ve Bir Gün 3

24- 1946
Ahmet Telli : “Hecelerken Ömrümü” Lacivert 5

25- 1946
Hüseyin Yurttaş : “Koşu” Ünlem 13

26- 1947
Ahmet Ada : “Bilge” Agora 42

27- 1947
Metin Güven : “Üçgen” Akatalpa 61

28- 1947
Gülseli İnal : “Çılgın ve Öksüz” İmgelem 12

29- 1947
İsmail Uyaroğlu : “Necip Fazıl” Varlık 1174

30- 1948
İnci Asena : “Birimizden Birinin” Adam Sanat 230

31- 1948
Celal Soycan : “Tanık ve Kefil” Akatalpa 66

: “İzlenim” Akatalpa 68

32- 1949
Arzu K. Ayçiçek : “Kâğıttan Gemi Ömrüm” Agora 41

33- 1949
Cahit Koytak : “Galatalı Ulysses” Merdivenşiir 4

: “Kırkyaş Şarkıları Kitabı” Merdivenşiir 4

34- 1950
Sina Akyol : “Sekiz Ağır Söz” Akatalpa 67

35- 1950
Nuri Demirci : “Kamış” Akatalpa 69

: “Salkım” Kitap-lık

36- 1950
Mehmet Mümtaz Tuzcu: “Uzun Atın Adımı” Kitap-lık 79

: “Yaz Teriyle” Varlık 1173

37- 1951
Tahir Abacı : “Geçerken” Adam Sanat 230

: Tanzimattan Beri” Varlık 1171

38- 1951
Gültekin Emre : “Zincirleme Hayatlar” Kitap-lık 85

39- 1951
Ergin Yıldızoğlu : “Çoğu Kez” Edebiyat ve Eleştiri 80

40- 1952
Enis Batur : “Tek Başına” Sonsuzluk ve Bir Gün 1

41- 1952
Abdülkadir Budak : “Kara Denizci” Adam Sanat 231

42- 1953
Metin Cengiz : “Yıllar Acı Biriktiriyor” Varlık 1171

43- 1953
Şükrü Erbaş : “Kutsal Kalabalık” Varlık 1168

44- 1953
Tarık Günersel : “Altın Post Destanından” Adam Sanat 228

45- 1953
Tuğrul Tanyol : “Lehte” Kitap-lık 79

: “Evin Tarihi, Evinde Yolculuk” Kitap-lık 80

46- 1954
Veysel Çolak : “Gizemli Ufuk” Dize 113

: “Kırık Ağıt” Varlık 1174

47- 1954
Hüseyin Ferhad : “Levh-i Mahfuz” Akatalpa 65

48- 1954
Hilmi Haşal : “Kıyı Yakası” Akatalpa 65

: “Lehte İçin Üç Yazıklanma -Durgun Ayna” Kitap-lık 79

49- 1954
Arife Kalender : “İmroz’da Alageyik” Şiir Ülkesi 32

50- 1954
Leylâ Şahin : “Ateşi Dişlemiyor Kimse” Mühür 4

51- 1955
Fergun Özelli : “Ülkem İzmir’e Bir Kadeh” Varlık 1168

52- 1955
Serdar Ünver : “İbrahim’e Nar” Akatalpa 64

53- 1956
Salih Bolat : “Söylenceler 6, 7” Gösteri 272

: “Gündüzün Başlangıcı” Şiir Ülkesi 30

54- 1956
Haydar Ergülen : “Gurbet Kuşları” Sonsuzluk ve BirGün1

55- 1956
Mahmut Temizyürek : “Aşka Mevlana” Varlık 1169

56- 1956
İlyas Tunç : “İskelet ve Mücevher” Akatalpa 61

: “Kan-Dil” Akatalpa 65

57- 1957
Muzaffer Kale : “Yeni Yılınız Kutlu Olsun” Agora 43

58- 1957
Yunus Koray : “Gökyüzünün Şapkası” Merdivenşiir 3

59- 1957
Engin Turgut : “Tango ve Gerilla” Varlık 1175

: “Hayal” Varlık 1168

60- 1958
Ahmet Erhan : “Bağlar Gazeli” Edebiyat ve Eleştiri 83

61- 1959
Sadık Yaşar : “Ödev” Akatalpa 64

: “Hey Tanrım” Akatalpa 63

62- 1959
Salih Mercanoğlu : “Fuentes” Akatalpa 67

63- 1960
Çiğdem Sezer : “Soru İşaretinin Ritmiyle” Akatalpa 62

: “Çıplak Ses” Şiir Ülkesi 34

64- 1960
Aydın Şimşek : “Atların Sesi” Akatalpa 64

: “Simona’nın Sesi” Agora 43

65- 1961
Serdar Koçak : “Erken Terhis” Şiir Ülkesi 34

66- 1962
Hüseyin Atlansoy : “Kumarbaz Şansı” Merdivenşiir 4

67- 1962
Hüseyin Alemdar : “Âh’este!” Ünlem 13

68- 1962
Adnan Satıcı : “Uzak Bir Ülkedir Gülmek” Agora 43

69- 1962
Betül Tarıman : “Köz” Varlık 1170

: “Taslak” Şiir Ülkesi 29

70- 1963
Tozan Alkan : “Armi, Mon Ami” Varlık 1176

71- 1963
Cihan Oğuz : “Çınardan Dökülen” Akatalpa 66

72- 1964
küçük İskender : “Gemi” Varlık 1176

73- 1964
Altay Öktem : “Meleklerin Dansı” Dize 115

74- 1964
Hülya Deniz Ünal : “Ayakizleri” Dize 115

: “Dalga” Agora 41

75- 1964
Yücel Kayıran : “Ruhsatsız Kalp” Kitap-lık 79

: “Tenha” Gösteri 268

76- 1964
Enis Akın : “Her Cinayet” Varlık 1168

77- 1966
Deniz Durukan : “Düet” Dize 115

78- 1967
Ömer Erdem : “Sesle” Kitap-lık 83

79- 1968
Yılmaz Arslan : “Mektup” Varlık1172

80- 1969
Uğur Bilmiş : “Canımı Acıtıyor” Kitap-lık 79

81- 1969
Emel İrtem : “Düğmelerin Yazgısı” Yom Sanat 22

82- 1969
Hüseyin Köse : “Sarhoş Atlar Zamanı” Akatalpa 67

83- 1969
Cevdet Karal : “Kar” Merdivenşiir 3

: “O Gece Kar Şehrin…” Merdivenşiir 4

84- 1970
Didem Madak : “10. Hatalı Teşhisler” Adam Sanat 229

85- 1972
Özlem Tezcan Dertsiz: “Osetya Osetya” Varlık 1168

86- 1974
Sinan Oruçoğlu : “Che Guevara” Varlık 1168

: “Kalbim İçin Harita” Varlık 1172

87- 1975
Betül Dünder : “Yazgısı Zar” Varlık 1176

88- 1976
Nilay Özer : “Sisli Kır” Varlık 1169

89- 1977
Kadir Aydemir : “Günaydın Sevgilim” Kitap-lık 82

90- 1977
Onur Caymaz : “Bir S Destanı” Adam Sanat 231

: “Romantik” Varlık 1173

91- 1977
Selahattin Yolgiden : “Arzu” Adam Sanat 230

: “Dönüş” Adam Sanat 232

92- 1978
Mehmet Erte : “Bir Cüzamlı” Varlık 1171

: “Tarihin Boşluğunda” Varlık 1171

93- 1978
Zeynep Köylü : “Atlaslar Kayıp” Adam Sanat 230

94- 1980
Emrah Altınok : “Serap’ın …” Varlık 1175

95- 1982
Gonca Özmen : “Leke” Kitap-lık 87

: “Çıplak” Yasakmeyve 16

96- 1984
Alperen Yeşil : “Lûtî” Erdişi kitabından

97- 1985
Cem Kurtuluş : “Beni Saçlarından…” Adam Sanat 228

: “İçimde Koyuluğunu”

98- 1986
Ertan Yılmaz : “Sevgilim Cam İse Ben Kumum” Yom Sanat 22

: “Osmanlı” Mor Taka 2

99- 1987
Efe Murat : “Toparlasan Tüm Yolları...” Dize 114

100-1980
Alper Gencer : “Su Sızdıran Testinin Götürdüğü” Varlık 1174


101-
Elif Sofya : “Kırılma” Kitap-lık 85

102-
Hayri K. Yetik : “Münacat” Agora 41

: “Senin Tuvalin ...” Gösteri 270

103-
Muhammed Munis : “Ellerinde Anne İzi” Varlık 1174

104-
Güray Öz : “Sır” Eski 44

105-
Cafer Keklikçi : “Kuşluk Şarkısı” Merdivenşiir 2

106-
Ali Hikmet : “Şaire” Varlık 1174

107-
Kemal Durmaz : “Sakladık Buydu Sırrımız” Varlık 1176

108-
Tarkan Çeper : “Çırılçıplak Lorca Okumak” Varlık 1168

109-
Serap Erdoğan : “Efsunkâr” Yasakmeyve 16

110-
Emel Güz : “Yalan Elbisesi” Varlık 1172

111-
Ozan Öztepe : “Son Ada” Varlık 1172

112-
Nur Saka : “Son Gömlek” Yasakmeyve 16

113-
Filiz Özdem: “Gizli Defterden” Varlık 1173

114-
İrfan Yıldız : “Bir Adım Daha” Şiir Ülkesi 34

115-
Aslı Serin : “Sen Beni Bozdun…” Heves VIII

116-
Bâki Ayhan T. : “Zamanyoluna Kurulan…” Mühür 1

117-
Yaşar Bedri : “Göl ve Atlas” Mühür 1

118-
V. B. Bayrıl : “Arka Bahçe” Mühür 4

119-
Ahmet Oktay : “Vehim ve Keder” Mor Taka 3

120-
Enver Topaloğlu : “Dans Eden Şeftali Bahçesi” Gösteri 274

121-
Ayten Mutlu : “Affet Bebeğim” Şiiri Özlüyorum 11

122-
Güven Turan : “Kızılcık” Mor Taka 3

123-
Nihat Behram : “Yaralı Yurdum” Varlık 1178

124-
Osman Hakan A. : “Nâr” Gösteri 273

125-
Ali Günvar : “Mâhur Sone” Gösteri 273

126-
Halim Yazıcı : “Beni Bu Seferlik Affedin” Akatalpa 62

127-
Bahri Çokkardeş : “Gül Gölgesi” Akatalpa 72

128- Alaattin Topçu
: “Kimin Hikâyesi?...” Bireylikler 5

129-
Şakir Özüdoğru : “Elektro Gitar: Yılanı Öp!” Bireylikler 5

130-
Zerrin Taşpınar : “Ömrüme Eyvah” Yasakmeyve 17




2004/2005 Yılında Çıkan Şiir Kitapları:


2004’te Çıkanlar:


01- Sait Maden
: Şiirin Dip Sularında (Toplu Şiirler IV) Çekirdek Y.

02- Yunus Koray
: Kuyudaki Sarkaç (Toplu Şiirler) Toplumsal D.Y.

03- Alperen Yeşil
: Erdişi Varlık Y.

04- Arife Kalender
: Deli Bal Telos Y.

05- Seyhan Erözçelik
: Yağmur Taşı YKY

06- Onur Caymaz
: Bak Hâlâ Çok Güzelsin YKY

07- Betül Tarıman
: Yol İnsanları Can Y.

08- Seyhan Kurt
: Bizden Geçen Sular Çizgi Y.

09- Yılmaz Yeşildağ
: Lav ve Kül Etikus Y.

10- Rıdvan Arifoğlu
: Yıldız Hurması Adam Y.


2005’te Çıkanlar:


11- Edip Cansever
: Sonrası Kalır I (İkindi Üstü) YKY

12- Edip Cansever
: Sonrası Kalır II (Ben Ruhi Bey) YKY

13- Serdar Koçak
: Avare Şiirler Papirüs Y.

14- Birhan Keskin
: Kim Bağışlayacak Beni Metis Y.

15- Birhan Keskin
: Ba Metis Y.

16- Süha Tuğtepe
: Güzel Hayvan Adam Y.

17- Emrah Altınok
: Aradaki Çınar Y.

18- Sabri Altınel
: Issız Çığlık (Toplu Şiirleri) Adam Y.

19- Ali Asker Barut
: Sarhoş Böcek Şarkıları Adam Y.

20- İsmail Doruk
: Uçurum Konağı Varlık Y.

21- Haydar Ergülen
: Keder Gibi Ödünç Komşu Y.

22- Deniz Durukan
: Şakağına Daya Beni Komşu Y.

23- Süreyya Berfe
: Foklar Söyledi Ben Yazdım YKY

24- Cem Uzungüneş
: Arzu Evi YKY

25- Necmi Zekâ
: Ben Ona O Bana… YKY

26- Mehmet Can Doğan:
Şaman YKY

27- İlhan Berk
: Kuşların Doğum Gününde Olacağım YKY

28- İzzet Göldeli
: Eksen (Toplu Şiirler) YKY

29- Oruç Aruoba
: Sayıklamalar Metis Y.

30- Akif Kurtuluş
: Herkes Gitmiş Adam Y.

31- Neşe Yaşın
: Bellek Odaları Dünya Kitap Y.

32- Nilay Özer
: Ol! Komşu Y.

33- Mahmut Temizyürek
: Yeryüzünü Gezen Atlı Komşu Y.

34- Efe Murat - Cem Kurtuluş:
Madde Komşu Y.

35- Altay Öktem
: Parça Tesirli Komşu Y.

36- Erdoğan Alkan
: Sfenks Varlık Y.

37- Şeref Bilsel - Cenk Gündoğdu
: Şiir Defteri Toroslu K.

38- Doğan Ergül
: Aşkın ve Suların Öğleni Babil Y.

39- Eylül Deniz
: Eylül Geçti Sanmıştım Gendaş Y.

40- Tunay Bozyiğit
: Lâl Babil Y.

41- Yavuz Özdem
: Yer Gece Dinlenir Şiirden Y.

42- Celâl Soycan
: Cemresiz Günlerde Şiirden Y.

43- Osman Hakan A.
: Sarı Ekin (Toplu Şiirler) Şiirden Y.

44- Fatma Üçpınar
: Kaçık Cadının Düğmeleri Patika Y.

45- H. Alemdar – Yılmaz Arslan:
2004’ün 104 Şiiri Mor Taka Y.

46- M. Saim Değirmenci:
İçinden Tren Geçen Şiirler Kül Sanat Y.

47- Hakan Sürsal
: İs ‘tas’ yön Tümzamanlar Y.

48- İhsan Deniz
: Buz ve Fire (Toplu Şiirler) Hece Y.

49- Ali Ayçil
: Arastanın Son Çırağı Şûle Y. 1999

50- Bünyamin K.
: Hiçbir Baloda Yokum Şûle Y. 2002

51- Celâl Fedai
: İmtiyaz Sahibi Şûle Y. 2002

52- Attilâ İlhan
: 1-Duvar (1948) 12. Basım İş Bankası Y.

53- Attilâ İlhan
: 2-Sisler Bulvarı (1954) 14. Basım İş Bankası Y.

54- Attilâ İlhan
: 3-Yağmur Kaçağı (1955) 13.Basım İş Bankası Y.

55- Attilâ İlhan
: 4-Ben Sana Mecburum (1960) 19.Basım İş Bankası Y.

56- Attilâ İlhan
: 5-Belâ Çiçeği (1962) İş Bankası Y. 2004

57- Attilâ İlhan
: 6-Yasak Sevişmek (1968) İş Bankası Y.2003

58- Attilâ İlhan
: 7-Tutukluğun Günlüğü (1973) İş Bankası Y.2002

59- Attilâ İlhan
: 8-Böyle Bir Sevmek (1977) İş Bankası Y.2004

60- Attilâ İlhan
: 9-Elde Var Hüzün (1982) İş Bankası Y. 2003

61- Attilâ İlhan
: 10-Korkunun Krallığı (1987) ) İş Bankası Y.2004

62- Attilâ İlhan
: 11-Ayrılık Sevdaya Dahil (1993) İş Bankası Y.2003

63- Attilâ İlhan
: 12-Kimi Sevsem Sensin 14. Basım İş Bankası Y.

64- Yaşar Bedri
: Âh Minyatürleri 2.Baskı Ada Kitabevi 2004

65- Yaşar Bedri
: Yitik Kalyon Yom Y.

66- Nuri Demirci
: Kör Hattat Kül Sanat Y.

67- Mustafa Fırat
: Lâlezar Yom Y.

68- İhsan Tevfik
: Dipsuları Pervaz Y.

69- İlhan Berk
: Geceye Sor Beni Adam Y.

70- İsmet Kür
: 99. Kat Şiirleri Everest Y.

71- Ayhan Çıkın
: Ortak Kalpler Türküsü Papirüs Y.

72- Bilsen Başaran
: Gül Kırığı Günizi Y.

73- Selami Karabulut
: İz ve Kaçak Kül /Sanat Y.

74- Hüseyin Özmen
: Adın Şimdi Kirlenmez Tay Dergisi Y.

75- Selim Şen
: Ten ve Söz Piya Y. 2001

76- Murathan Mungan
: Eteğimdeki Taşlar Metis Y. 2004

77- İsmet Özel
: Of Not Being A Jew Şûle Y.

78- Hüsnü Bakal
: Gauss Sardes Y.

79- Ömer Şişman
: Hata Devam Ediyor Sardes Y.

80- Ömer Berdibek
: Ankebut Mayıs Y.

81- Cuma Duymaz
: Avunma Mevsimi Mayıs Y.

82- Betül Dünder
: Ayna Yorgunluğu Mayıs Y.

83- Halide Yıldırım
: Issız Kuğu Kül/ Sanat Y.

84- Serdar Ünver
: Eylül Avlusu Komşu Y.



Şiir Sorunları ve Çeviri Şiir Kitapları:


01- Mayakovski
: S. Viladimirov – D.Moldavski Alkım Y. 2004

02- Pessoa
: Düşsel ve Gerçek Çeviren: Cevat Çapan Dünya Kitap 2004

03- Mustafa Durak
: Şiir Dilinin Ardında Yakın Mercek Tabevi Y. 2005

04- Metin Cengiz
: Şiir, İmge, Biçim, Biçem Şiirden Y. 2005

05- Marcus Valerius Martialis:
Epigramlar YKY 2005

06- Jean Bottéro
: Gılgamış Destanı YKY 2005

07- Atilla Jozsef
: Temiz Yürekle Evrensel Y.

08- Arthur Rimbaud
: Ben Bir Başkasıdır Gendaş Y.

09- Cafer Yıldırım
: Şamandan Şaire Türklerde Şiir Babıali K. 2005

10- Sabit Kemal Bayıldıran:
Günümüz Şiiri Üzerine Yazılar Can Y.




1- Fazıl Hüsnü DAĞLARCA (1914)

     F. H. Dağlarca 91yaşını doldurdu. Birçok yerde şenliklerle kutlandı bu durum. Sağlıklı bir kafayla bugünlere gelmek ne devlet!
     Dağlarca’ya Vehbi Koç Ödülü’nün verilmesi her yönden çok görkemliydi.
     Ömrün çınar olsun sevgili Dağlarca! Senin “Şiir yazmaya, yaşlılık kadar uygun zaman yok.” sözün kulağımda çınlıyor.
     TYS Dağlarca’nın 90. yaş gününde İngilizce, Fransızca, Almanca Dağlarca kitapları hazırlattı.
      “Şiir bir bakıma vahşi hayvandır. Şairler bunu türlü yöntemlerle kendilerine bağlamışlar. İlk şiirlerimde onu dizginleyemezdim.Yıllar geçtikçe nerelerinin daha yumuşak olduğunu, nerelerden kımıldamaz hale getireceğimi aradım, buldum. Şiir aranan, bulunan bir yaratıktır.”

SAYRILIK

      “Sayrıydım
Cumhuriyet Gazetesi okunuyordu bana
Bir ses geçmiş olsun dedi
Bir ses geçmiş olsun dedi
Bir ses geçmiş olsun dedi
Bir ses geçmiş olsun dedi
Bir ses geçmiş olsun dedi
Bıktım ben
İstiyordum desin bana biri
İyileşiniz de
Gelecek olsun.”

(Pencere Köşesi, İlhan Selçuk; Cumhuriyet Gazetesi, 2 Ağustos 2005)


AYDINLIĞA DOĞRU

Bir insanın neresisin
Gözleri mi
Ta uzaklara bakan ta uzakları gören
Kuran-ı Kerim’in söylediğince
Kara gecede kara taş üstünde kara karıncayı gören

Kolları mısın bir insanın
Uzanmış tutmuş
Tarlada kocaman çiçek
Ev yaparken gökdelenler yaparken
Kerpiç taş

Ya da kelepçelerle birleştirilmiş
Tutsaklıklara doğru

Ya da omuzunda silah
Silahın ucunda süngü bombalar
Belki direksiyonda belki dümende
Denizler yollar boyu
İşçi olan kasasını kitleyen
Yeryüzünü gökyüzünü doldurmuş niceden beri

Bir insanın göğsü müsün
Nişanlarla dolu
Kurşunlarla delik delik
Özgürlüğü için savaşırken susmuş
Göklerin kocaman maviliğine

Ayakları mısın bir insanın
Denizlerden çıkar çıkmaz yürümüş
Nerede aydınlık varsa oraya
Üç yüz bin dört yüz bin beş yüz bin yıl geçse bile
Nerde aydınlık varsa oraya yürümüş
Nerde aydınlık varsa oraya yürüyecek

(Varlık 1169, Şubat 2005)


2- İlhan BERK (1918)

     Kuşların Doğum Gününde Olacağım kitabıyla şölene katıldı. Gümrah bir ustayla karşı karşıyayız. Her dem taze! Berk Usta’ya ne övgü düzersek düzelim azdır. Kendi desenleriyle kitabını eşsiz kılmış Usta! Elleri dert görmesin, ömrü uzun ve sağlıklı olsun.





SUYA BAKIYORSUN

Suya bakıyorsun. Masada bir gül duruyor,
Masada durmak onun işi.

Su zamanı düşündürür der Borges.
Sanki çocuklar, sanki küçük köylerdir su:
Zamanda dolaşmaya çıkmıştır.

Zaman ki,
her yerde zamandır
Aralar saçlarının tütününü..

Ben ki otum, düğümlü sana
Dört yol ağzıyım, geçesin diye.

Soy beni.
Ölümü okuyan yok.

(Dize 112, Şubat 2005)





SÖZCÜKLER, I

görünmeze doğrudur
sözcüğün yolculuğu.





SÖZCÜKLER, II

ben nesnelerin tabuluğu gibi
sözcüklerin tabuluğuna da bağlıyım
bu uçurumu hep yaşarım.





SÖZCÜKLER, III

sözcük varlığında olmayanı da taşır.


(Heves VIII, Ekim 2005)



3- Cevat ÇAPAN (1933)

      “Cevat Çapan şiirinin hep bir hikâyesi vardır. Ancak içlerine kişisellik, tarihsellik ve toplumsallık katılır. Kültürü yaşamına karışır; böylece düşler sağanağına dönüşür yaşamı. Bunca yüksekten uçuşa karşın, ayağı yerden kesilen bir şair değildir Çapan. Gerçeklik duygusuyla güzellik duygusu yan yana, bir aradadır.”
     Edebiyatçılar Derneği’nin, 2. Didim Uluslararası Sanat ve Edebiyat Günleri’nin Cevat Çapan Onur Yazarı seçildi. 22 Temmuz Cuma günü adına düzenlenen şiir akşamında Turgay Fişekçi ve Hakan Savlı; Cevat Çapan şiiri üstüne konuştular.



KİTAP KAPAKLARINDAN
KUYRUKLU BİR UÇURTMA

          Özge’ye

Herkes anılarını yazar.
Kimi kan damlayan kalemiyle,
kimi gözyaşlarını kurutarak.
Hafiyesi altı patlar tabancasıyla yapar bunu,
delisi galibarda renkli tükenmeziyle.
Oscar Wilde Reading Zindanı’nda yazar,
çırakları peştamal kuşanır pembe romanlarda.
Gene de güneş doğar,
ustalar veda etseler de silahlara.
Çocuklar durmadan sorar:
“Çanlar kimin için çalar?”
Arada niteliksiz bir adam çıkar,
düşer ardına yitik zamanın,
dağlar, değirmen, rüzgâr,
bir mahalle kahvesinde karar kılar
tehlikeli oyunlar oynayan
tutunamayanlar arasında
oyunlarla yaşar.

(Adam Sanat 232, Mayıs 2005)




4- Ruşen HAKKI (1936)

Adına bir şiir yarışması düzenlendi. Şiirleriyle seyrek göründü bu yıl…
Gümüş atlar nereye sürükler Ruşen Hakkı’nın özgür gönlünü?

GÜMÜŞ ATLAR MÜZESİ

      ‘bu son’ diyorsun, gösterip
     avuçlarına sığan gökyüzünü…

ama orda bir şey var sonsuz gibi
bak işte, kutsayıp geçiyor gümüş yüzüğünü

ve gümüşten atlar geçiyor kişneyerek,
bilmeyerek binicisinin gel geç körlüğünü

gümüşten atlar ki hiçbiri gem tutmaz
aranır durur kim çözecekse kördüğümü

ve vardığında kan ter içinde erimine
akar alnındaki akıtma, kimseler görmez öldüğünü!

işte, ‘bu son’ diyorsan, gene aldanırsın
sürer gider atların güzelim gümüşlüğü

sürer gider varken gümüş döküm ustaları
göğü de delip geçer atların özgürlüğü

      ‘bu son’ diyorsan, gösterip
     avuçlarına sığan gökyüzünü…

hüzünle yumalısın giderayak yüzünü!


(Adam Sanat 231, Nisan 2005)





5- Eray CANBERK (1940)

Sevgili Eray ebru ustası oldu çıktı! Usta fırça darbeleriyle bir çırpıda istediğini ortaya koyuyor. İyi de ediyor…


EBRULAR

107.

Özlem ateşiyle
dağlanan yürekti.
Sağaldığı suda
(can bulduğu)
kavrulmak neyin nesi?


108.

Gelir yer eder, birden,
oysa ne kadar uzaktı,
geçmişte, dip köşede,
-ölümlerden ölüm beğen-


109.

-Güz yakın.
-Evet! Yarın değil, öbür gün!
-Belki daha da yakın!
-Evet… İçimizde!

(Şiir Ülkesi 31, Nisan 2005)


6- İsmet ÖZEL (1944)

     Cumhuriyet gazetesinde Arif Damar, 9 Mayıs 2005 Pazartesi günü, Nisan Ayı Şiiri’nde İsmet Özel’in “Savaş Bitti” şiirini seçmiş! Özel’in 21 sayfalık şiirini Türk Şiirinin doruklarına dikiyor! Övgülerinde abartmadığını söylüyor!
     Sayın Arif Damar: “Nisyan” sözcüğünün anlamını biliyor mu? Sivas kıyımından sonra, Özel’in tutumunu ve sözlerini ne çabuk unuttu? Ama bize Sivas’ın kanlı ellerini hiç kimse unutturamaz! Yazık ki! “İsmet’in İsmet’i yoktur.” Güzel şiir, hiç, 37 kişinin kanını siler mi?



SAVAŞ BİTTİ

Var mı bilen başıma seni saranlar arasında adını
Mantık mı diyorlar idrak mısın hafıza mı
Sahici bir şeysen eğer söyle bakalım
Neydi sevgilinin koynuma kaçtığı tarih
Yıllardan hangisiydi hangi mevsimdeydik ayın kaçıydı
Koynummuş madem sevgilinin göz diktiği yer kaçmak
[için
İncecik ürperişli gölgesi cismime neden kıydı
Sor gücün sormaya yetiyorsa var mıymış
Gönlümü bin parçaya böldüğünün bir sebebi
O yürek burkucu gençlik döngülerinde beni çark ettirişi
Ses çürütüp bağrımda
Böğrümden karaltı söktürüşü
Niyeymiş boynumun tan yerine amade kılındığı silkinişler
Türk ilinde fütur eylemeksizin La Belle Dame Sans Merci
Sancak açsın diye mi
Hatırla ikrar etmeye şayan bir hasıla var mı şimdi
Hani savaş patladığında sevdiğim kız
Koynundan senin artık çıkmam deyivermişti
Bunu bir fısıltı halinde çarçabuk
Ve yeminle söylemişti
Yeminle çünkü yemindi olduran olduracak olanı
Yemindi aşkın aşkla bakıştırıldığı sahra
O gün bu gündür savaş denildiğinde zira
Yemin zamanlarından başka şey anlaşılmadı
Ant içildi ahdedildi edildi muharebe
Harbe girişin yemindi girildiyse nişanesi
Öldürdük demiştiler ve bakmışlardı rakama
Ne kadar yemin edildi o kadar kastedildi cana
Kimin fikriydi ölüm sınıfları açmak
Bünyesinde devlet demir yollarının bilinmiyor
Belgesi yok üç ölüm öğretildiğinin bu sınıflarda
Üç mevki üç bilet koçanı zincirleme üç iflas
Çağdı üç türlü can çekişme çağıydı
Kayda geçmedi üç ölüm tarzını hatmetmeden
Vagonlara girmenin yasaklandığı
Üstünü aratmadan vagonlara girenin
Hangi ağır cezalara çarptırıldığı
Hiçbir zaman dökülmedi resmiyete
Sonradan çok sonradan
Öksürmeyi andıran bir sesle
Boğazını temizlermiş gibi yapışlar
Dan anlaşıldı
(….)

(Merdivenşiir 2, Mart-Nisan 2005)





7- İnci ASENA (1948)

Öykü/şiir gibi. Şiirde öykü olmaz diyenlerden değilim! Pekâlâ olmuş işte diyenlerdenim. Şiirin içtenliği, artısı olmuş bence.



BİRİMİZDEN BİRİNİN

Az kalsın gözünü çıkartıyordu
birimizin
az kalsın kırmızı horoz
tepemize binmişti de hani
     canından olmuştu tez elden
          babamızın fermanıyla…

O sen miydin
Ben miydim?
*
Sen miydin memeleri ilk tomurcuklanan
     boyu ilk uzayan
     parmaklarında kanı ilk gören
ben senden hızlı mı davranmıştım yoksa…
*
Okulu kırmıştık bir gün
     ya sen ya ben
ilk sevgilimizle buluşmak için
     ya senin ya benim
kollamıştık birimizden birimiz
     ötekimizi
ya sen beni ya ben seni…
*
Birimiz ötekimize karıştık.

Bilmiyorum bu alkışlar
sana mı bana mı
gözyaşları
kimin için akıyor.

Mimiklerin yüzüme bulaştı,
dudaklarımdan çıkan senin sesin.
*
Bu şiiri yazabiliyorsa ellerim
Telefona sarılıp seni arayamadığımdandır
Gece eve dönünce hastaneden
Derdimi dökmek için
Ocak 2005

(Adam Sanat 230, Mart 2005)


8- Nuri DEMİRCİ (1950)

“Kör Hattat” güzel bir kitap olmuş! Bazılarının gözüne batmamış galiba? İyi şiirden anlamak hüner ister, hüner!
Ellerine sağlık Nuriciğim, ellerine…





KAMIŞ

Mevsim ince boyunlu ve hayat
Bir parmak kalınlığında
Dizlerimize sokulan ay ışığı
Ve ayaklarımızı soktuğumuz unutulmuş su
İtiyor bizi gökyüzüne doğru

Islak bir mağaranın ağzında
Dünyaya saplanmış tığız da sanki
İşliyoruz kadınların nazlı oyalarını
Kıskanç bıçaklı keskin çingeneler
Kıyıya deviriyor gövdemizdeki yokuşu

Kuşakta divit, hokkada balık, sepette sabırlı örgü:
Kolumuzdan çıkmayacak kesik bacaklarıyla koşan ölü
Ruhunu üfleyecek içimize dudağımızdan öpen neyzen
Kabuğu kalkmış inlemeler ve rengi kurumuş günlerin
[sancısı
Akacak boğazımızdan, kız parmaklarıyla tenimiz
[kamaşırken

Yoksul göğsümüzle karşılıyoruz rüzgârı
Suyun sesini hatırlatıyoruz birbirimize
Kalplerimizden kırılıyoruz ve zaman
Ortası boncuklu iplerle asıyor bizi
Ölümün çengeline

(Akatalpa 69, Eylül 2005)





SALKIM

Bir göl gibi bakıyor, güz akşamı
Ağaçların altında, ağaçlara karşı

Az önce, çenesi dizinde, tırnaklarını boyadı
Şimdi kayaların yerini değiştiriyor
Kirpikli su adası

Kralın öptüğü her kadın kraliçe değildir
İşte biri,
Yüksek tavanlı ülkesine çekilmiş
Birazdan
Devrilmiş sandalyeye damlayacak
Mor ojeleri

En son ölüm öper
Asılmış kadınların
Budanmış gövdelerini

(Kitap-lık 82, Nisan 2005)



9- Tarık GÜNERSEL (1953)

Beşli düzende kilim anlamına geliyor. Rakamlar evrenseldir. Bu da evrensel dille yazılmış bir şiir işte!
Şaşırmayın, bu anlatım tarzı neredeyse 100 yıldır var! Şiir mi? Hoşluk işte!

PENTATONİK KİLİM
(güve yenikleri ile)

12345 12345 12345 1 345 12345
12345 12345 12345 12345 12345
12345 12345 12345 12345 12345
12345 12345 12345 12345 12345
12345 12345 12345 12345 12345

12345 12345 12345 12345 12345
12345 12345 12345 12345 12345
12345 12345 12345 12345 12345
12345 12345 12345 12345 12345
12345 12345 12345 12345 12345

12345 12345 12345 12345 12345
12345 12345 12345 12345 12345
12345 12345 12345 12345 1234
12345 12345 12345 12345 12345
12345 12345 12345 12345 12345

12345 12345 12345 12345 12345
12345 12345 12345 12345 12345
12345 12345 12345 12345 12345
12345 12345 12345 12345 12345
12345 12345 12345 12345 12345

12345 12345 12345 12345 12345
12345 12345 12345 12345 1234
12345 12345 12345 12345 12345
12345 12345 12345 12345 12345
12345 12 45 12345 12345 12345

(Yasakmeyve 14, Mayıs-Haziran 2005)



10- Hilmi HAŞAL (1954)

Sevgili Haşal, emekli oldu, tamam şimdi durulacak, soluk alacak biraz diye düşünürken kapağı Mudanya’ya attı, şimdi poyrazın getirdiği dalgaları sayıyor. (şaka… şaka..)
Çalışkan arkadaşım, boş durmuyor doğallıkla… Kitap-lık’ta çıkan “Lehte” şiirlerini daha çok sevmeme karşın, Mudanya denizini yazdığı şiirleri daha sıcak geldi…
Hilmi’yle ilgili bombayı söyleyeyim: Geliyor dikkat dikkat: “Harf Fideleri” geliyor!

KIYI YAKASI

Ben niye geçtim, “anlam” diye, nasıl o mayını
gelmemiş, olmamış olandaysa anlam
ben niye içtim o gizil suyu, sönmeyen an’ı
herkese ışık sesiyle akan aşkı
keten püskülü; altın huzme damlasını

boğulmak havada, nasıl bir şey
asılmak suya, yüzmek karada
köpürtür mü görüntüyü zambaklar, iki yüz
arasındaki kuyuda düş çoğaltma seansı
nedir dipteki gelgit saltanatı madem

hevesle başladı felaketi dünyanın
insanlar, benim sıratım der dirimine, sisteki

ben niye geçtim o mayını, merak pimini
işte uçtum; paramparça bir denizim artık
hevesime kilitliyim yine de; yakamda aşkyüzü.

(Akatalpa 62, Şubat 2005)


11- Serdar ÜNVER (1955)

Yedi yıl aradan sonra Serdar’ın üçüncü şiir kitabı Eylül Avlusu çıktı.
“İbrahim’e Nar” şiiri zorlama heceye kurban gitmiş! Şiirin içtenliğini heceden doğan aksaklık duraksatmış, bozmuş. Ama, beni bu şiire çeken bir büyü var, bunu söylemeden geçemeyeceğim…






İBRAHİM’E NAR

Çekse birden
Bir şey beni

Derin diye
Bilinesi –

Düşer evvel
Benden bile

Zifir batak
Dinlemeden…


İçim bana
Benden fesat!



Orda bari
Efendice

Kalsa iyi
Demez miyim –

Ama benim
Sürtük içim

Gider yine
Beğenmeyip

Güle hızar
Nöbetini

… Nar olmaya
İbrahim’e!

(Akatalpa 64, Nisan 2005)




12- Sadık YAŞAR (1959)

“Güller Hattındayız”la 2000 yılı Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü’nü kazandıktan sonra sevgili Yaşar’ın şiiri bilinçli olarak ödevini yapmaya başladı.
“Tarçın At” nerelerde şimdi? Sadık Yaşar, birkaç yıldır son anda kalemimin ucundan kaçıyor. Ödev, ironik bir şiir! Sanki kamusal bir ses buyuruyor ödevlerimizi!

ÖDEV

ata binip kılıç sallayacaksın, salla
sonra en uzun kara sınırlarını
çizeceksin kan dolu kalemle çiz.
ezberle sonra iklimleri böl çıkar
toplayacaksın ganimet bu ya, topla
yurdun saadetini okuyacaksın
belirli gün ve haftalarla, oku
yere çöp atma, ant iç, adım at
kopya çekme, ellerinde karbon
ellerinde binlerce senden yapmışlar
çek çek yurdun omuzlarında
yükselecek yükselecek, dibe dibe
ineceksin in, ah kör iskelet!

çantan omzunda seni leylekler getirmiş
unutursan dayağın ucundan yürü
yüzünü kapatma sen sen ol
bu şehir denen sırattan geçerken
safralarını at, dilini yılana benzetme
göğe çıkıp el sallayacaksın, salla
bir çocuk ölebilir aşağıda, rozetini düşürme

(Akatalpa 64, Nisan 2005)



13- Adnan SATICI (1962)

Atak bir şairdi Satıcı, gülmek çok mu güç oldu? İçe dolan keder geçicidir, dağılır gider. Kara gün kararıp kalmaz.

UZAK BİR ÜLKEDİR GÜLMEK

          Mahmut Derviş’e

Yağmurlar da diner, ölür gibi sonunda
Gecede bir yıldızdır hüzün yanar da söner
Acıya süreğen yurt olamaz insan
Bulut olup dağılır içimizdeki keder

Bir zamanlar ben de mutluluk harmanında
Dolanmıştım, sanki bıçkın bir döven
Topraktan ağan o hoyrat türkü
Ardımdan yankıyan bir ağıt oldu birden

Az çok ben de bilirdim sevda denen bilimi
Genişlerdi damarlarım bir ırmak yatağınca
Yolum düştendi; uzun; sevinç, yol arkadaşım
İşlikten işliğe koşan karınca

Sormayın artık, yanıtı yok nasılsa
Olmuş mudur bir kez kaygısızca güldüğün
Filistin’im, yurdum, canım sevgilim, benden uzakta
Gülmek uzak bir ülkedir artık benim’çün

Yağmurlar da diner ölür gibi sonunda
Tükenir gece, yıldızlar söner, güneşi çağırır hüzün.
,
(Agora 43, Mayıs-Haziran 2005)


14- Betül TARIMAN (1962)

Tarıman, Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü’nü aldığı 2000 yılından beri (Kardan Harfler) yükselen bir grafik çiziyor. Güle Gece Yorumları kitabında iyi şiirler vardı.
2004 yılında çıkan Yol İnsanları kitabıyla ödüller almayı sürdürdü.
Behçet Necatigil 2005 yılı Şiir Ödülü’nü, Akif Kurtuluş’un Herkes Gitmiş kitabıyla paylaştı.
Arif Damar, “Köz” şiirini Mart ayının şiiri seçti.



KÖZ

kaç yıldır ayak burkulması bu şehir
tek tip elbiseleriyle kederleri bir
kindir bacalarından sızan
bir köy okulu yalnızlığı giderek
korktunuz
sofranız azalacak sanarak
arka tarafta oturmaktasınız
(süs bitkileri de öyledir)
bir imza kampanyasında çekimser
utancı madalya gibi omzunuza astınız


tabiiiiii

unvanlar önemliydi ve
önemsizdi hınzır çocukları şehrin
bir istasyon şefi çarşıyı üşüten telaş…
(şehrin fakirleri ayrı)
ayrı ayrı söylenmiştik
bodrum katlarına yazılalı beri
ve mazgallara düşürdüğümüzdü heves
şimdi
gökyüzünden tayyare geçmiş
dilim dilim kesilmiş gökyüzü bul
odamda gülmek saatleri gülmekler bul
yoksul evleri yetimler sazlıklar
bilirsiniz resmi elbise içinde
doğrudur yanlışlar bile
     doğrular bul

     git zayıflık bir beddua
     yaldızlı saçlarında
     kösnül bir şevk
     alnındır o kirli şey
     öldün cibinlik altında kutsal
     ev keşkedir
     kayıp bir baba resmidir asansör boşluğunda

           b
            u

           ş
            e
            h
            i
            r

(Varlık 1170, Mart 2005)


15- Birhan KESKİN (1963)

     Birhan Keskin cephesinde bu yıl çok hareket vardı. Metis Yayınları’ndan Kim Bağışlayacak Beni adlı toplu şiirleri çıktı. Sonra yeni şiirleri Ba adlı kitapta toplandı. Ba, babasına adanmış şiirlerden oluşuyor.





AYNA

Sen bana elma yerdin eskiden
Ben kocaman bir bardak su sana mutfaktan
İki buğulu ağaç olalım, ben sana
iki serin taş, demiştim, daha o zaman
yan yana, ses veren, yağmur alan.

Sen şimdi oradan,
eteğimdeki taşları çatlatan
sözcükleri getir, yan yana getir.

(Ba, s. 32, Mart 2005)




EVİN HALLERİ

Sen evden de benden de gidersin bazen
Yol seni bekler, yola koyulursun üşenmeden.
Susar derinden ev, ıssız halidir.

Ben sana, ev bana, sen eve, ev sana
Kara kara bakar ya bazen
Ah kıyamaz hani kimse kimseye.
Evin içerlek halidir, boynu eğilir.

Mutfakta çayın sesi demlenir
Sabah, benim sesimde sonbahar
Senin sesinde bir çocuk
Ev mutludur halinden, pötikarelenir.

Ben sana, sen bana soyunursun bazı geceler;
sen kendinden sarkarsın, ben kendimden.
Benlerimi saysın sabah Şerife teyze
Evin dağınık halidir.

(Ba, s. 30, Mart 2005)





16- Deniz DURUKAN (1966)

     Şakağına Daya Beni ilk şiir kitabıydı, çıktı. Durukan iyi bir başlangıç yaptı. Duygularını kıvırtmadan, bastırmadan cesurca dile getirmesiyle bir adım önde yer aldı…





DÜET

          Altay’a

Başım dönüyor
sürgünün içinde dimdik
ama ağır ağır soluyorum

bense yalpalıyorum
sarhoş bir denizci iriliğinde

pirinçten heykeller geliyor üzerime

yeryüzü kaynıyor ayağımın altında
dağlar, ovalar… düzgün bacaklı atlar
usulca çömeliyor yere

taşkınlık var senin bakışında
bir ip parçasının bükülmesi

seninse korku var, kor var gözlerinde
eski bir çocuğun hüznü

elin üşümüş, yüzünün yağı çekilmiş

kurumuş bir nehirim
bedenim sünger; çekiyor içimi

öpsem ensenden, ıssız yerlerine
ıslak havlular sarsam, dolansam yılan balığı gibi sana

düşerim, üşürüm, paslanmış eşyalarım dökülür
kaybolurum rüzgârın titrettiği yollarda

taş aynaların kusursuz parıltısıyla
kıralım geride kalan her gölgeyi

kıralım, kırılalım… uykuya hazırlanmış
zehirli çiçeklerin kokusuyla

dayan boynuma

(Dize 115, Mayıs 2005)





17- Betül DÜNDER (1975)

     2002 yılından bu yana çok geniş ve derin bir yol aldı. Bu nitelikli bir yükseliş kendini çabuk belli etti. Mayıs Yayınları’ndan Ayna Yorgunluğu adlı ilk şiir kitabını çıkardı. Şiirimize hoş geldi, sefalar getirdi.

HARFZEDEN

Çalıları çıldırtan bordo bir yel
kalbimi de değiştiriyor bildiğin şekilden
eğer cezaysa aklımda biriken bu sesler…
göller üşümesin!
bağışlanmak için önümde durdu
karadan kara o kevser
bilmiyordum henüz bendeki saf acıymış o cevher

Ey kuleler!! göğe doğru açılan kapı…
bu bir karadüzen!
yaprakların sesi birikirken yüzüme
yalnız bırakılan bir yıldız gibi
tek gözümle gördüğüm
tarih: yoktur sevgilim!
sadakatle söylenen bir ağırlıktır cümlemiz
çekip almak isterdim seni elbet
ezberlediğin tenhadan ve sözlerden
bende biriken öğütülmez bir aşksın sen
karadüzen içinde oysa dönmekte değirmen

külün ateşten yana tavrı değişirken
beklerim ben de değişsin gölün rengi
ve değişsin karşılıklı iki kalbin yeri
sen acıyan
yerlerimde kalan susmanın bereketi
zaman kalmadı hata yapmak için
sırtımda çürürken taşıdığım nefesler
yüzümüz bir defter gibi birbirine açılırken
Aşk…yokluktan büyüyen kırmızı bir kitaptır
parçalanır elimizde sevgiden

(Edebiyat ve Eleştiri 83, Ekim 2005)




18- Selahattin YOLGİDEN (1977)

Gözlem ve bellek çok gelişmiş Yolgiden’de… Küçük ayrıntılar yoksa bu kadar bellekte saklanır mı? Geçmişin çıldırtıcı ayrıntılarını ancak gözlem gücü yüksek bir yetenek derleyebilir.

AYNA

gece ile gündüzün kavuşma vakti
bütün yelkovanları koptu saatlerin.

kalbim için biçtiğim bu elbisenin
kumaşı kimindi?
kim en çok yandı o ateşte
gövde çekilmez bir yük olmuşken ruha

kim bu adımı tekrarlayan durmadan
ki harfleri kaybolup gidiyor zamanda
kim bu karanlık sokaklarda, elleri cebinde
haki palto, akşam düdüğü, karavana…

n’olur sus ve durmadan yalvar ki
bir zaman sonra suretimi görürsün belki
yüzümden utanan sırsız aynalarda.

(Mühür1, Mart-Nisan 2005)


19- Mehmet ERTE (1978)

Cüzamı Tanrının bir cezası saymak hangi yüzyılın inancı? Mehmet Erte, düşene bir tekme de sen vur anlayışından kurtulmalı, hastalara, Tanrının lanetlisi gibi bakmamalı!

BİR CÜZAMLI, YÜZYILLAR ÖNCE

Kimin kanıyla başladı bizim yazgımız,
hangi kurbanla yatıştıracaksın Tanrının öfkesini?
Acıyla dolu bir kâse tutuyor cüzamlının biri,
vereceğin sadaka taşırır onun sabrını, dikkat et!
Sade bu mu gözden çıkarabildiğin ey âdemoğlu,
bir perde ayırıyor bizi gökten,
     hangi şimşek yırtar onu?
Hani sen ailenin ilk oğluydun,
     kralının sağında otururdun;
giy şimdi üzerine şu çulu
ve yürü Aya Yorgi Manastırı’na doğru,
kardeşlerinin yanına.
Korkma, “arayan bulur, kapı çalana açılır”.
Kardeşlerin ekmek bölüyor orada
     çaresiz, sarsak ellerle:
“Rab, eğer istersen beni temiz kılabilirsin.”
      “Öyle olsun!”
Öyle olacak,
Rabbin bağışı benzemez senin sadakana,
kâsen dolacak. Sokaklarda selamını alan kalmadı,
karın almıyor artık seni yatağına,
dört kapıdan dört oğlun tarafından kovalandın,
iznini istemeden varacak ellere kızın,
adamların çoktan unuttu
hışımla yerinden kalkıp
     onları sürüklediğin savaşları,
yerin artık başkasının;
bir tek atın huysuzlanmıyor seni görünce
ama sen yayan varacaksın Aya Yorgi’ye.

(Varlık 1171, Nisan 2005)


20- Zeynep KÖYLÜ (1978)

Sevgili Zeynep, bazen dünya insana dar gelebilir! Kişiyi ayıplar kuşatıp zora sokabilir, iyisi mi dikenli tellerle kendini kuşatılmış hissetmemek gerekir. Oraya ait olmadığını ne güzel anlatmış Zeynep…

ATLASLAR KAYIP

yeryüzü konuşur kendi kendine bütün dillerde
ince mırıltılarla
     atlaslar kayıp

bir nehir tekrarlar dolaştığı her yeri
avcum sımsıkı tutar geceyi
dağılır suskunluğun geçtiği yüzüm
     bütün dillerin bilmediği
     bir sırtın sıvazlanışı
dönüp geldiğimde taş odalara
     atlaslar kayıp

ağızsız bir kedinin ruhu çizilmemiş
ağzı bozulmamış çocukların sokağında

uzayıp u z a y ı p u z a y ı p

giden bir yalnızlığın körpe kemikleri

ufalanır karanlığımda
     bir ağaca kurulan pusu gibi
          ayıp

en gizli yerlerime dokunan hiçbir dil
     söylemez ötekine
yürür bacaklarım kendi kendine
duyulur denizin ağladığı
     kayıp
giden bir dilde


yenilenir haritalar
     kuş ölümleri
sular altında ısınır seğiren kalbim
dikenli teller gerilir uykusuna

kıyılarımda duran her ince kara
     tutulur bileklerim

     en geniş zamanlarda

atlaslar kayıp


(Adam Sanat 230, Mart 2005)




21- Emrah ALTINOK (1980)

Çınar Yayınları’ndan 2005 yılında “Aradaki” adlı şiir kitabı çıktı. Tema bütünlüğü olan, iyi bir kitap!
Şairin, yere göğe sığdırılamayan bir sevgilisiyle karşı karşıyayız. Kıskanç bir kişiye benziyor şair. Ne yapacağız şimdi?

SERAP’IN UYKUSU

Serap’ın bir elinde bir göğün çizgisi
avuç içiyle kapıyor yüzünü
Serap’ın öbür eliyle geldi
uykulu ay ışığı rengini dök
örtün içeri alma kimseyi

ayak parmakları geriye doğru
kıvırıyor kendini hiç sesi çıkmıyor
ayağında kendi baş harfi
beli omuzları yeniden hep baş harfi
sesi sakin savaşlar gibi s’li
üzerime sinen onun göğü

Serap deyince o kuytu
Serap deyince o uyku
kalbim kırık Serap deyiverince
farkına varamıyor bu ev
içindeyiz seni sağır eden biziz
kalp kırıkları süpürülmüyor

Serap’ın parmakları var
meme uçlarımdan içeri sığıyor
sol tarafımda bir dengesizlik
eksiklik sol tarafında her şeyin
orada uğuldayan yanım bulanık
avuç içindeki taş gibi ılık
al onu Serap tut onu öleceğim
kalp evimde hasar var

(Varlık 1173, Haziran 2005)


22- Alperen YEŞİL (1984)

     Alperen Yeşil, 2004 yılı Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü’nü aldı. Erdişi adlı dosyası, Varlık Yayınları’nda 2005 yılında basıldı. Yeşil, aşkın ve cinselliğin uç noktalarında büyük bir cesaretle dolaşmayı seviyor.

LÛTÎ ŞİİR

tutamadım bedende kanı
aktım
aktıkça kendime kandım

doksan dokuz kez haccettim
kurumuş gül yaprağı kokulu yüzünü
değişmedi hiçbir şey namazgâhlarda
ben hâlâ lûtî –
durduğum tüm namazların yalan olduğunu
saîr aleviyle yanarken bildim ipek seccadem
bildim, ezan vakti her şairin alev olduğunu

ne kalb evime siyahını veren kırık
hacer ül esved ondurur gençliğimi
ne hacamat etmek kalbi defalarca
sünnetsiz aptesbozan otları arasında

susup dinliyorum tanrı’yı, uzun
kimsenin duymadığı şeyleri
duyuyorum kimseden

(Erdişi, s. 36, 2004)


23- Cem KURTULUŞ (1985)

     Cem Kurtuluş’la Efe Murat’ı birlikte anmak zorundayım. Neden derseniz, ikisi de İstanbullu, ikisi de Robert Kolejli, ikisi de çok genç, ikisi de “Madde” manifestosunun deklare edicisi… Yok.. yok.. böyle olmayacak! İşin içinden çıkamayacağım!
     En doğrusu anlatmak: “Robert Kolej’de okuyor. Şiirleri Oda, Adam Sanat, Ücra, Başka, Heves, Şarapya dergilerinde yayımlandı. İngilizce şiirleriyle Virginia Üniversitesi 2004 Şiir Ödülleri’nde birinci oldu.”
     Bana göre “Madde” manifestosu İkinci Yeni’nin tamamla- yıcısı… Kem küm etmenin anlamı yok!


KENDİMİ DUYARAK TASVİR ETTİM

konuşmak için duyduklarımı unutmam gerekti
ve en güzel söz duyduklarıma karışan gürültüler
sana seslenmek için bisiklet selesinde
mızıkayla bir yokuş çizdim ya da
bir tabure tasvirine yaslayıp çizgilerimi
sesimin dinleyenlerden dönmesini bekledim
beraberinde bir sessizlik ki yine içimden geldiler

sokağa çıktığımda bir de böceklerle yürüdüm
kaldırımdan sonra adım atan bir bendim
konuştukça asfaltlar çizdim magmalar, çamurlu
duyduğumda oysa perdeyi örten ellerden biri olmuştum bile
sonra kanepede uzadım
divanda da uzanmışlığım vardı elbet

ve divanda uzanan herkes bir konuşma derdine düşermiş
konuştukça biraz da unutulur sözler
ben ki kendini tasvirinden dinleyen
divandan doğrulduğumda bir başka koltukta da bulundum
beraberimde bir sessizlik ki yine içimden geldiler

işte en son o divanda bir çiçek kadar üflemiştin uzun
ve hep ağzına karşı bir kaldırımda bacak bacak üstüne attım
oysa bacağımı çizmek için kendimi senden dinledim bir de
soluğun yanaklarıma doldu sesler derimin türbanları
içimden gelen bir sessizlik ki, bu tasvir bir dilsiz ben

(Heves VIII, Ekim 2005)


24- Ertan YILMAZ (1986)

     2004 yılında epey şiir ödülü aldı. Cemal Süreya Ödülü’nü, Asya adlı dosyasıyla, Nilay Özer’le paylaştı. Sin adlı dosyasıyla Arkadaş Z. Özger Jüri Özel Ödülü’nü ve Homeros Şiir Birincilik Ödülü’nü aldı.

SEVGİLİM CAM İSE BEN KUMUM

Hayat bir yerinden keser de yaşatır bizi
hangi yanımızdan tutulmaya başlasak
denizler bozulur, altın kararır, çürür umut.
O zaman hıçkırıklı bir ut delirir yanım sıra
bulutlar kırılır, rüzgârın eseceği varsa da esmez.
Sevgili uzun bir düş olarak, adım atılmıyor trafiğinden
rotası yok ki pusulası olsun. Hep saplanış kente.

Yıllardır düşünüyorum nasıl silerim seni
hiç bu kadar parçalanmadı kalbim, yalnızlık gerici
hangi serseri kurşun öptüyse etimi o kadar denk aşka
meydanlara, yollara ya da hiçbir şeye
can yaksa gözbebeği kadar, boğazıma lokma olsa otursa
söylerken soluk alsam adını. Ah, yaşamak, yıl bir
takvimim ne aydan ne de güneşten
öyle inandım sana tarih yazmadı, yıl bir
sıfır henüz bulunmadı, büyük bir atlassın yanımda
kalkıştığım, diline dil olmak için
yazdığım, milyonlarca motor gürültüsü ve gökte işitmezlik
çamaşır makinesi çalışıyor hayat temiz değil
bulaşık makinesi çalışıyor saat iki, yıl bir
üstelik biz her insana demir attık gitmesinler diye
yine de kan gövdeyi götürüyor.

(Yom Sanat 22, Ocak-Şubat 2005)


25- Efe MURAT (1987)

      “İkinci Yeni’yi Türkiye’de kimse anlamadı. Herkes kolayına geleni söyledi. Kimse derinleşip felsefesini yapmaya kalkmadı. En kolayı köylü yorumlarıydı: Kaçış Şiiri deyip kaldılar…
     Efe Murat, İkinci Yeni’yi nasıl harcadığımızı “Madde” manifestosunda çok güzel anlatıyor. Ama bizim geçinmeye gönlümüz yok! Anlamaya çalışmak zor geliyor. Köroğlu, Karacaoğlan’a takılıp kalmışız! Özgür beyinler, 40 yıl önceki bir yeniliği yeniden ele alıyorlar! (En iyisi Akatalpa’da “Madde Şiiri” üzerine geniş bir yazı yazmak.)
     İngilizce şiirleriyle Princeton Üniversitesi 2005 Şiir Ödülleri’nde ikinci oldu. İlk şiir kitabı: F’ani Atak (2005) adını taşıyor.


SOFRAYI SENİN YERİNE UZUN MASALAR KURDU

sofrayı senin yerine uzun masalar kurdu.
herkesler her şeyleri biliyorlar artık.
kısaldıkça kısaldı umut uçlarından.
bugün aşı oldum, o yüzdendir insanlara kırgınlığım.

benim çocukluğuma döneceğim bir köyüm yok.
ben, şehirçocuğuyum; doğarken doğrulmuşum.
yataktan duvara doğruldum. duvarları rahim belleyip
duvarlardan yürüdüm: duvarın bittiği yerde bittim ben.

çağımı yitirdiğim tarlalar olmaz.
donundan çıkarıp paraları sayar oldu çünkü insanoğlu.
her yiğidin bir otobüse sığışı vardır artık.
boş yere otobüsün arka kapılarını da açtırttım:
“birileri benim için bir şeyler yapsın hiç değilse.”

sofrayı senin yerine uzun masalar kurdu, güzelim.
istanbuldan sürüklenen poşetler sofra örtüsü bursadan
sofra kuruluna anlattım tüm bildiklerimi: hiçbir şey bilmiyorum
[artık.
içine girdiğim yaşlı kadınlar hasretimi sererlerdi zaten masaya.
sofralarda başlayan aşkımız bardaklar kaldırılırken biterdi.
ama ben gene de bahşiş bırakırdım tekmil alırken.

(Varlık 1173, Haziran 2005)


ANMALIK


26- Behçet NECATİGİL(1916-1979):


12 Aralık 2005 gecesi Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu’nca şiirimizin büyük Ustası Behçet Necatigil’i anma gecesi düzenlenmiştir.
Şairin 90. doğum yıldönümü, 13 Aralık 2005, 26. ölüm yılıdır. Şairi sevgiyle anımsamak için çok tanınmış iki şiirini yineliyorum:

EVLERLE SAVAŞ

Körükler cılız olmak
Evlerin hiddetini,
Evlerle savaşımız
Savaşların çetini.

Evler her gün yollar bizi dışarı:
– Git, getir!
Emredilen ekmeği akşamları
Alın terlerimiz getirecektir.

Evler ezer insanları dağ gibi,
Dışardan küçücük!
Çeker evler boynumuzdaki ipi:
Taşı develerce yük!

Nedir anlamıyorum
Evlerdeki hırsı:
Cansızlarla birlik
Canlılara karşı.

Tencerenin azgınlığı başta,
Sofralarla beraber: – Getir!
Dünya durdukça
Tencere pişirecek, sofra eritecektir.

Eşyaların azgınlığı tamam
Hepsi evlerden taraf.
Kopar musluk, kırılır cam
Hiç yoktan bir masraf.

Geri mi kalır kumaş, deri
Onlar da zalim, kalleş.
Alalı kaç gün oldu
Eskir üst baş.

Erzaklar halimizden anlasa ya,
Anlamaz.
Biter sabun, biter şeker, biter yağ
Biter gaz.

Bir yılan güneşlerde uyanmış
Ateş yak, der oda.
Dışarda karakış
İstersen yakma.

Körükler cılız olmak
Evlerin hiddetini,
Evlerle savaşımız
Savaşların çetini.

(Seçilmiş Hikâyeler, Nisan 1952 / Evler, 1953)



SOLGUN BİR GÜL DOKUNUNCA

Çoklarından düşüyor da bunca
Görmüyor gelip geçenler
Eğilip alıyorum
Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ya büyük şehirlerin birinde
Geziniyor kalabalık duraklarda
Ya yurdun uzak bir yerinde
Kahve, otel köşesinde
Nereye gitse bu akşam vakti
Ellerini ceplerine sokuyor
Sigaralar, kağıtlar
Arasından kayıyor usulca
Eğilip alıyorum, kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ya da yalnız bir kızın
Sildiği dudak boyasında
Eşiğinde yine yorgun gecenin
Başını yastıklara koyunca.

Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor
En çok güz ayları ve yağmur yağınca
Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda.
Uzanıp alıyorum, kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda
Akşamlara gerili ağlara takılıyor
Yaralı hayvanlar gibi soluyor
Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor
Yollar, ya da anılar boyunca.

Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece
Kımıldıyor karanlıkta, ne zaman dokunsam
Solgun bir gül oluyor dokununca.

(Varlık 565, 1 Ocak 1962 / Yaz Dönemi, 1963)





27- Sabri ALTINEL (1925-1985):

Gösterişsiz, ama sağlam şiiri olan bir şair. Doğumunun 80. ölümünün 20. yılıydı. Adını duymayan genç şairlere duyurulur.



YAŞAMA SEVİNCİ

Benim sevincime katılın
Dünyanın gecesine geldik biliyorum
Dövüşler çıkarlar kinler
Güneş batacak o kadar
Önceleri de bu renkler bu kokular vardı ortada
Önceleri de öpücükler yalancıydı
Kan bilinmiyordu söz bilinmiyordu
Yaşama sevinci bilinmiyordu

Benim sevincime katılın
Ölümün karşısında hayatım ben
Ateşin karşısında dal

En güzel çiçekler dünyada açar
Dünyada verir ağaçlar en güzel meyvelerini
Dünyada doğar bir sevişmeden çocuk
Güçlüğün karşısında çaba
Ölümün karşısında dirilik
Dün varolduysa bunlar bugün de varolacak

Gözyaşları gülüşlerimiz
Kanın sıcaklığı sütün beyazlığı
Emekler alınteri
Dün varolduysa bunlar bugün de varolacak
Dün nasıl emdiyse bir çocuk
Anasının memesini
Bugün de kendi çocuğunu emzirecek

Benim sevincime katılın
Suçun karşısında suçsuzluğum ben
Umutsuzluğun karşısında umut
Ölümün karşısında ölmezlik

(Adam Sanat 232, Mayıs 2005)




28- Azer YARAN (1949-2005):

     2 Ekim 2005’te dünyamızdan çekip gidenlerdendi sessiz sedasız. Rus Dil ve Edebiyatı okuduğu için yakasını dertten kurtaramayan bahtsızlardandır. Kanser, durumuna kına yaktı! Köşeye çekilmesi bile kurtarıcısı olmadı. Leş kargalarından uzak, rahat uyusun Sevgili Şairim…



ŞAİRE AĞIT

şair ölmüş
     yas denizi ışıldıyor --
bir yaşam dizesine gömün onu
şair ölmüş - - toprağa gazel düştü
bir güz türküsüne gömün onu

sözün örtüsüne bürüyün --
mana kurganlarına teni!
ağu ağacının dalına bürüyün
açışına bürüyün ulusal dilin
bir bilgi adasına gömün onu

şair ölmüş
bir su tümseğinin sönümüne
dört Türk denizine

susak çatlağı toprağa
     ceviz gölgesine
bir yağmur damlasına gömün onu

şiirin doğduğu yere -- kır masalına
-şiirsel yazının divitli su-
çimen kağıdına gök masasına
bir kır masalına gömün onu

bin köy kitaplığına bürüyün
anayurdun ana’sına bürüyün
mananın gözesine bürüyün

göksel damda sesini kasırga basar
soluğunun humusunda Azer ölür
şair! ölümün üzre bir filiz sürmüş --
Azer’in türküsüne gömün onu

şiirin uzamına gömün
tanrılar zamanına gömün

(Deniz ve Ten, s. 56, 1998)







29- Attilâ İLHAN (1925-2005):

     1925 yılında İzmir Menemen’de doğdu. 10 Ekim 2005 tarihinde İstanbul’da öldü.
     Şair, romancı, deneme, film ve televizyon senaryo yazarı, çağdaş bir gazeteci ve düşünce adamıdır.
     1974’te TDK Şiir Ödülünü, 1974-75 Yunus Nadi Roman Armağanı’nı kazandı.
     Şiiri, Memet Fuat’ın değerlendirmesine göre: “Şiire Nâzım Hikmet’i usta bilerek başlamıştı. Garip anlayışına kesinlikle karşı çıkan, siyasaya açık bir şairdi. 1940 kuşağı toplumsalcı şairlerine ise saygı duymasına karşın, etkilerinde kalmadı. 1950’lerde iyice özgünleştiği, bireyselliği öne aldığı, aşırı duygusal söyleyişlere kaydığı, imgeyi baş köşeye oturttuğu, ama toplumsalcı kaygılarından da uzaklaşmadığı görüldü. Çok rahat, hızlı, etkileyici bir söyleyişle şiirlerini çoğaltırken, Divan yazınının eteklerinde dolaşmaya, söze uyum vermekte doruğa çıkmış bir geleneğin çağcıl uzantısı olmanın yollarını aramaya başladı.”
     Benim için Attilâ İlhan, büyük bir şairdir ama büyük düşünür değildir. Övgünün ölçüsünü kaçırmamak lazım, sonra utanır döneriz sözümüzden. 1980 sonrası şiirleri zorlama ve tekrar şiirleridir.
     Bence Attilâ İlhan’ın en büyük zayıflığı; “Şair Kini”nden kurtulamamasıdır. Unutulmasın ki Turgut Uyar, Ece Ayhan, Edip Cansever’in 1965-1985 yılları arasında gündemde olmasıyla ikinci plana düşüşünü içine sindirememiş, yönetici olduğu dergide onları yok saymak için elinden gelen her türlü acımasızlığı yapmıştır.
     18 Ekim 2005 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Evet / Hayır köşesinde Oktay Akbal: “Gerçi her düşüncesini beğenmem, her yazdığı şiire de bayılmam. Hele kendini, sanatını zorlamasına da karşıyım. Sanatını zaman zaman yapmacığa götüren, şiirine yer yer bir makale havası veren şeylerden kurtulmasını çok isterdim”.


Şiir Kitapları:

1- Duvar,1948
2- Sisler Bulvarı, 1954
3- Yağmur Kaçağı, 1955
4- Ben Sana Mecburum, 1960
5- Belâ Çiçeği, 1962
6- Yasak Sevişmek, 1968
7- Tutuklunun Günlüğü, 1973
8- Böyle Bir Sevmek, 1977
9- Elde Var Hüzün, 1982
10-Korkunun Krallığı, 1987
11-Ayrılık Sevdaya Dâhil, 1993
12-Kimi Sevsem Sensin,



AN GELİR

an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
      gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
            o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
      çalgılar susar heves kalmaz
            şatârâbân ölür

şarabın gazabından kork
      çünkü fena kırmızıdır
            kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
      karakollar taranır
            yağmurda bir militan ölür

an gelir
ömrünün hırsızıdır
      her ölen pişman ölür
            hep yanlış anlaşılmıştır
                  hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
      direkler çatırdar yalnızlıktan
            sehpada pir sultan ölür

son umut kırılmıştır
      kaf dağı’nın ardındaki
            ne selam artık ne sabah
                  kimseler bilmez nerdeler
                        namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
      kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâki
      çeşmelerden akar sinan
            an gelir
                  -lâ ilâhe illallah-
                        kanunî süleyman ölür

görünmez bir mezarlıktır zaman
      şairler dolaşır saf saf
            tenhalarında şiir söyleyerek
                  kim duysa / korkudan ölür
–tahrip gücü yüksek–
      saatli bir bombadır patlar
            an gelir
                  Attilâ İlhan ölür



BÖYLE BİR SEVMEK

ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir.
ne kadınlar gördüm zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir

hayır sanmayın ki beni unuttular
hâlâ arasıra mektupları gelir
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir

yalnızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltıları içimi ürpertir
sanki gökyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular şimdi kimbilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir.

(Böyle Bir Sevmek, Kavaklıdere Balladları’ndan, s. 27, Nisan 1977)

İhsan Üren






17.01.2007
12323






Geri Dön   Yukarı Çık






© 2006 Her hakkı saklıdır.

Og innenfor en vedvarende kjøring for å holde fansen oppdatert om nye Funimation utgivelser, Ugg Sko Oslo har organisasjonen også lansert en oppdatering ukentlig podcast, Ugg Norges Fake den Funimation QuickieAfter snakker om Funimation er mye mer grunnleggende planer, Ugg Oslo startet Sheehan segmentet fra panelet at flertallet av deltakerne hadde klart Vi har ventet på ivrig: Ugg Votter Pris en gjennomgang av release datoer for noen av de dusinvis av anime serien nå i Funimation køen. Cayuga Heights må ha fullført sin studie før du tar boring avløpsvann og krevde boreoperasjonen for å avsløre sine kjemiske forbindelser og egenskaperUgg Norge Salg , sa DiMura. Hvis en organisasjon er motvillige til å fullstendig avsløre sin boring kjemikalieblandingen, Ugg På Nett DEC mest sannsynlig ikke ville trenger firmaet å avsløre de kjemiske stoffene for publikum, Uggs Oslo City men de bør likevel deles sammen med DEC, nevnte DiMura. 1. substantiv. Kennedy Ugg Forhandlere I Norge Problemene av planeten ikke kan muligens løses ved skeptikere eller kynikere som horisonter er begrenset av det klare realiteter. Uggs Oslo Pris Vi må ha karer som kan drømme om ting som aldri hadde vært.Ugg Boots John F. Kennedy 'Jeg liker Amerika større enn noen annen nasjon i denne verden, Ugg På Nätet og nettopp på grunn av dette, jeg insisterer rundt hensiktsmessig å kritisere henne evig.' James A.